MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 21/04/2009 gününde verilen dilekçe ile araç mülkiyetinin tespiti ve tescili veya alacak istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14/02/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, araç satışının iptali ile mülkiyetinin tespiti ve tescili, olmadığı takdirde araç bedelinin tahsili davasıdır. Mahkemece, araç bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, dava konusu aracı dava dışı kişiye kiraladığını, bu kişinin kira süresi sonunda aracı getirmemesi nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, yapılan soruşturma sırasında aracın sahte belgelerle davalıya satılarak başka bir plaka numarası ile tescil edildiğini belirterek araç satışının iptali ile mülkiyetinin tespiti ve tescili, olmadığı takdirde araç bedelinin tahsilini istemiştir.Davalı, iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu ve bedeli ödediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; satış sözleşmesindeki imzanın davacıya ait olmadığı, davacının araç satma iradesi olmadığı, satışın yok hükmünde olduğu, aracın davacının elinden rızası dışında çıktığı, davalının aracı halka açık yerden veya gazete ilanıyla veya bu işle uğraşan kişiden satın aldığını ispatlayamadığından iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceği kabul edilerek, araç bedeli olan 9.000,00 TL'nin davalıdan dava tarihinden itibaren yasal faiziyle alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.Türk Medeni Kanunu’nun 988. maddesi; bir taşınırın emin sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde iyi niyetle mülkiyet veya sınırlı ayni hak edinen kimsenin edinimi, zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi olmasa bile korunur hükmünü öngörmektedir.Bir malın zilyedi, onu başkasına emanet etmiş olmayıp, çaldırma, gasp, unutma gibi bir sebeple elinden çıkarmış bulunuyorsa, 3. şahıs böyle bir malı iyi niyetle iktisap etmiş olsa dahi onun iktisabı geçerli değildir. Gerçekten Medeni Kanunun 902/1. maddesi bu hususta gayet açıktır:Yedinden sirkat olunan veya kendisi tarafından kaybedilen veya rızası olmaksızın diğer herhangi bir suretle elinden alınan bir menkulün zilyedi beş sene müddet zarfında istihkak davası ikame edebilir.Görülüyor ki kanun iyi niyetin korunması hususunda, emaneten bırakılan mallarla, sahibinin elinden rızası olmadan çıkan mallar hususunda bir ayırım yapmıştır. Bu ayırım şu düşünceye dayanmaktadır; malı başkasına emaneten bırakan kimse az çok risk altına girmiş ve emaneten verdiği şeyin alan tarafından başkasına geçirilmesi tehlikesini göze almış sayılabilir. Oysa bir malı rızası olmadan elinden çıkaran kimsenin böyle bir riske önceden katlandığı söylenemez. Böyle olunca, bir malı iyi niyetle iktisap eden 3. şahsın menfaati, malı emaneten veren kimsenin menfaatine tercih edilmekte, rızası olmadan malını elinden çıkaran kimsenin menfaatine ise feda edilmemektedir. Sahibinin elinden rızası olmadan çıkan bir şeyi, iyi niyetli 3. şahıs bir açık artırmadan, pazardan veya bu gibi eşyayı satan bir kimseden iktisap ederse asıl mal sahibinin gerek bu şahıs, gerekse daha sonraki müktesipler aleyhinde açacağı iade davasını kazanabilmesi şöyle bir şarta bağlanmıştır; Böyle hallerde, iyi niyetli 3. şahsın bu malı iktisap etmesi için verdiği bedel, iadeyi isteyen davacı, yani asıl mal sahibi tarafından ona iade edilmelidir. Eğer bu şart yerine getirilmezse, yargıç, asıl mal sahibinin açacağı iade davasını kabul edemez. ....Kurulunun 25/09/2002 tarih, 2002/4-608 E, 2002/643 K sayılı ilamında da aynı hususlara değinildiği görünmektedir.Somut olayda; davacı aracını dava dışı bir kişiye kira sözleşmesi ile kiralamış ve teslim etmiştir. Dolayısıyla araç, araç malikinin elinden rıza ile çıkmıştır. O halde emin sıfatıyla zilyetten araç iktisap eden davalının iyi niyetli olup olmadığı hususunun irdelenmesi gerekir. Dosya içeriğindeki bilgilerden davalının, kendisini araç maliki davacı gibi tanıtan kişi ile birlikte ve davacıyı zarar uğratma kastı ile hareket ettiğini gösterir delil ve kanaat verici emare bulunamamıştır. Mahkemece, deliller ve dosya kapsamı yanlış değerlendirilerek davalının iyi niyetli olmadığı sonucuna ulaşılması doğru değildir. O halde, davacı ancak bedelini ödemek suretiyle davalıdan aracını geri alabilir. Mahkemece, bedelin ödenmesi halinde iade davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmaksızın araç bedelinin davalıdan alınmasına karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamış kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/04/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.