Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7396 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6434 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı-karşı davalı ... tarafından, davalı-karşı davacılar ... ve diğeri aleyhine 25/03/2014 gününde, davalı-karşı davacılar ... ve diğeri vekili Avukat ... Başaran tarafından, davacı-karşı davalı ... aleyhine 08/04/2014 verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; dava ve karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen 12/02/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava ve karşı dava, haksız şikâyet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, hem asıl davanın hem de karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı- karşı davalı ve davalı-karşı davacılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacı-karşı davalı, davalıların kendisi hakkında usulsüz ders verdiği ve bu derslerden haksız çıkar elde ettiği, haksız yere harcırah aldığı gerekçeleriyle Cumhuriyet Savcılığına şikayetçi olduklarını, Cumhuriyet Savılığınca takipsizlik kararı verildiğini, davalıların şikayetinin haksız olduğunu belirterek, uğranılan manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.Davalı-karşı davacılar ise, asıl davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Karşı davalarında ise, ceza evinde çalıştıklarını, davacının haklarında...dilekçe yazdığını, idari soruşturma geçirdiklerini; fakat ceza almadıklarını belirtererek uğranılan manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuşlardır.Mahkemece, davalıların ve davacının eylemlerinin hak arama özgürlüğü sınırları içerisinde değerlendirilemeyeceği ve şikâyetin haksız olduğu gerekçesi ile dava ve karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa'nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikâyet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Dava dosyasının incelenmesinde, davacı ve davalıların ceza evinde çalıştıkları, davacının tayininin çıkmasına rağmen lojmanda kalmaya devam etmesinden dolayı aralarında tartışmalar yaşandığı, bu tartışmalar neticesinde tarafların birbirlerini adli ve idari yönden şikayet ettkileri, davalıların Cumhuriyet Savcılığına verdikleri şikayet dilekçesinde, davacının usulsüz ders verdiği ve bu derslerden haksız çıkar elde ettiği, haksız yere harcırah aldığı gibi iddialarının araştırılmasını talep ettikleri, dilekçenin içeriğinde rencide edici ve hakaret içerici bir ibarenin bulunmadığı, Cumhuriyet Savcılığınca yapılan araştırma sonucu takipsizlik kararı verildiği, davacının ise, davalıları...şikayet ettiği dilekçe içeriğinde, davalıların genel müdürü tanıdıklarını belirterek her işi genel müdüre yaptırdıkları, bu durumu her yerde konuştukları, şikayet sonucunda idari soruşturma yapıldığı davalılar hakkında idari bir ceza tayin edilmediği, davacının dilekçesinde de rencide edici ve hakaret içerici bir ibarenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.Şu durumda, tarafların aralarında lojmanın boşaltılmamasından dolayı husumet olduğu, şikayetçi olmalarında az da olsa bir takım emareler bulunduğu ve şikayet dilekçesi içeriğinde kişilik haklarına saldırı oluşturabilecek ifadelerin bulunmadığı anlaşılmakla, şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığının kabulü ile dava ve karşı davanın tümden reddi gerekirken, şikayetin haksız olduğundan bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle taraflar yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 02/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.