MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 24/03/2014 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 30/12/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, ....Gazetesi'nin 10/03/2014 tarihli sayısında “...'in ... ve ... imamlarını ....açıklıyor” başlıklı ve “... “ başlıklı haberlerinde fotoğrafının ve kimlik bilgilerinin fütursuzca kullanıldığını hakkında karalama ve linç kampanyası başlatıldığını toplumun bir kesimine hedef gösterildiğini, aile ve ticari hayattaki itibarının zedelendiğini, dava konusu isnatlar ile ilgili hakkında herhangi bir soruşturma olmadığını bildirerek, yayının hukuka aykırılığının tespiti ile manevi tazminat ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalılar, dava konusu edilen haberin ülkemiz gündeminde bulunan ve paralel devlet yapılanması olarak bilinen hukuk dışı yapılanma hakkında olduğunu, bu konu hakkında ortaya çıkan en küçük iddia ve olayların görünür gerçekler çerçevesinde kamuoyuna aktarılmasının basın özgürlüğü ve haber verme hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerekeceğini, habere erişimin engellenmesi isteğinin reddedildiğini, davacı ve ... ...'in haber nedeni ile haklarında savcılığa şikayetçi olduklarını ancak kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, haberin iddia olarak aktarıldığını, ... ... hakkında soruşturma açılmış bulunduğunu, bu kişinin iletişime geçtiği kişiler hakkında haber yapılmasının basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece, haberin genel iddialar üzerine hazırlandığı, halen yürütülen soruşturma kapsamında davacı hakkında paralel yapılanma içinde olduğuna yönelik bir iddianın olmadığı, söz konusu haberin, davacıyı toplumun belirli kesiminde hedef gösterir nitelikte olduğu, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği fotoğraf ve bilgilerin de kullanıldığı, davacının kişilik haklarının ihlal edildiği kanaatine varılarak istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, ...'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında ...'nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu haber bütün olarak değerlendirildiğinde, Ülkemiz gündeminde olan ve bu yönüyle güncel nitelikte kabul edilen, toplumun tüm kesimlerince ilgiyle takip edilen ve paralel devlet yapılanması olarak bilinen konu ile ilgili olduğu, haberde bahsi geçen ... ... hakkında T.C. Hükumetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmaya engellemeye teşebbüs ile örgüt kurmak ve yönetmek suçlarından soruşturma yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Böylesine hassas bir konu ile ilgili tüm bilgilerin kamuoyuyla paylaşılmasında kamusal yarar bulunduğunda kuşku bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu haber bütün olarak ele alınmalı ve içeriğinin toplumsal ilgi ve kamu yararını haiz olduğu kabul edilmelidir. Mahkemece kişilik haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmış ise de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi benzer olaylarda vermiş olduğu basın özgürlüğü kapsamında belli ölçüde abartıya ve hatta tahrik yoluna başvurmanın mümkün olduğuna (Prager ve Oberschlick v. Avusturya, 26 Nisan 1995, § 38, A serisi, No. 313) işaret edilmekte, ayrıca özel hayata yapılan müdahalenin ortaya çıkacak kamu yararından daha ağır basacak kadar ciddi olmadığı durumlarda gazetenin basın özgürlüğünün korunması gerektiğini (Haldimann ve diğerleri – İsviçre) ifade etmektedir. Şu durumda, dava konusu haberin güncel ve toplumun herkesiminin ilgisini çeken, üstün nitelikte kamusal yarar taşıyan bir konuya ilişkin olması gözetilerek, basının haber verme hakkı, toplumun da haber alma hakkı kapsamında kaldığının kabulü ile istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalıların tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 02/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.