Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7348 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13027 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Bakırköy 10. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 28/03/2013NUMARASI : 2011/404-2013/120Davacı R.. A.. vekili Avukat M.. İnan tarafından, davalı T.. A.. vd aleyhine 23/08/2011 gününde verilen dilekçe ile basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 28/03/2013 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili, duruşmasız olarak da incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne ve miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, Bugün Gazetesi'nin 30/07/2011 tarihli nüshasında, davalılardan T.. A.. tarafından kaleme alınan, “Utanmaz Adam” başlıklı yazının kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığını belirterek, uğradığı manevi zararın ödetilmesini istemiştir.Davalılar ise, davalı T.. A.. tarafından köşesinde başından geçen bir olaya, kişisel değerlendirmelerde bulunularak ve isimden bahsedilmeyerek yer verildiğini, basının asli görevleri arasında toplumu bilgilendirmek ve bilinçlendirmenin de bulunduğunu, basının yaptığı haberleri ve yazdığı yazıları daha cazip hale getirebilmek için yazıya ya da habere çarpıcı ve kışkırtıcı başlıklar koyulabildiğini, bu şekilde daha fazla okuyucuya ulaşılabildiğini, dava konusu yayının basına tanınan hak ve ödevin sınırlarını çizen ilkelerin tamamına uygun bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.Mahkemece, davacının hakkında yazılan habere kendi davranışının neden olmadığı, yayında bulunması gereken öz ve biçim dengesinin aşıldığı, çatışan yararlar arasındaki dengenin davacı aleyhine bozulduğu, davalı yönünden ise hukuka uygunluk nedeninin gerçekleşmediği ve dava konusu yayının davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğunun kabulü ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu türdavaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Somut olaya gelince; davalılardan T.. A.., Samanyolu TV'de yayınlanan ''Bu Gün Bu Gece'' programına birlikte konuk olarak katıldıkları davacı ile arasında yaşanan olaylar sonrasında dava konusu yazıyı kaleme almış ve yazısında özetle ''...Bu zaten bilinen bir şeymiş. Saygısızlığı ve edepsizliği ile tanınırmış ve reyting için davet edilirmiş. Ancak Samanyolu Haber'in yöneticileri ,terbiyesizliğin bu derecesini beklemiyorlarmış..Bu atanmaz adamın adını vermiyorum...Zira her türlü edepsizliği yaparlar...Bu türden insanlara bir zamanlar bu milletin general üniforması vermesi ve yetki ile donatması ne kadar yanlış ve utanç verici...'' şeklinde ifadelere yer vermiştir.Dosya kapsamında bulunan ve davacı ile davalılardan T.. A..'in birlikte konuk olarak katıldıkları ve Samanyolu TV'de yayınlanan ''Bu Gün Bu Gece'' adlı programa ait bant kaydının çözümüne ilişkin olarak alınan bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacı tarafından konuşmanın çeşitli yerlerinde davalıya hitaben ''...Sayın Hocanın Cemaziyelevveli de burada yani...Her şeyini söylerim sonra..Bütün her şeyleri burada! Kara kaplıyı açarım!, Mahçup olursunuz, eşinize varana kadar söylerim burada...Ben çok fena tavla oynarım, mars olursun, tavlayı veririm koltuğunun altına gidersin...Siz öğrencilerinize de öyle söylersiniz uyur o çocuklar, sen eskiden Atatürkçüydün, değiştin, döndün, sapmalar var...'' şeklinde ifadeler kullandığı, bilirkişi tarafından bahse konu görüntülerin tümü incelendiğinde taraflar arasında geçen tartışmada davacının sürekli yüksek sesle konuştuğu, çoğu kez asabi bir şekilde hitap ettiği, geçen konuşmalarda bazen tehditvari üslup takındığı ve fevri olarak konuştuğu, T.. A..'in ise genelde sakin olarak davrandığı ve konuştuğu hususunun gözlemlendiğinin rapor edildiği görülmüştür.Şu durumda, dava konusu yazının, davacı ile birlikte katılınılan programda davacı tarafından davalıya yönelik gerçekleştirilen söz ve davranışlar nedeniyle davalı tarafından eleştiri amaçlı kaleme alınmış olup yazarın değer yargısını ve görüş açıklamasını içerdiği, bu değer yargısına gerekçe gösterilebilecek olguların da dosya kapsamında mevcut olduğu, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, ifade özgürlüğüne getirilmesigereken bir sınırlamanın da gerekli olmadığı, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine tarafların diğer itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 07/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.