MAHKEMESİ : İstanbul 9. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 31/01/2013NUMARASI : 2011/124-2013/35Davacı İ.. M.. vekili Avukat İ.. H.. K.. tarafından, davalılar H.. A.. vdl aleyhine 18/03/2011 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 31/01/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı ve davalılar vekili tarafından temyiz olunmuştur.Dava konusu yayın, Habertürk Gazetesi'nin 04/03/2011 günlü nüshasında yayınlanmıştır. Habertürk Gazetesi'nde "İETT Otobüsünde Tecavüz Dehşeti" başlığı ile verilen haberde özetle, " İETT personel servisi " yazılı tabela bulunan sürücü ve bir kişinin daha bulunduğu otobüse Taksim'e gitmek üzere binen G.G isimli kadının kaçırılarak, sürücü ve yanındaki kişi tarafından tecavüze uğradığından ve cep telefonu gasp edilerek kadının yol kenarına atıldığından bahsedildiği, haberin son bölümünde ise İETT basın danışmanının aracın taşeron firmaya ait olduğuna dair açıklamasına yer verildiği görülmüştür.Davacı, dava konusu haberle idare ve çalışanlarının şeref ve haysiyetine zarar verildiğini, söz konusu haberin tecavüz olayının İETT otobüsünde ve İETT çalışanı tarafından gerçekleştirilmiş etkisi oluşturduğunu,haksız ve gerçeğe aykırı haber nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını iddia ederek uğradığı maddi ve manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.Davalılar ise, yapılan haberin gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve toplumsal ilgi ile konu ile ifade arasında düşünsel nedensellik bağı kıstaslarının hepsini bünyesinde barındırdığı ve bu nedenle hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.Mahkemece, davaya konu haber içeriğinde, üzerinde " İETT personel servisi " yazılı tabela bulunan, özel bir şirkete bağlı olduğu ve İETT personel servisi olarak kullanıldığı belirlenen araçtan söz edildiği ve hatta İETT basın danışmanının açıklamasına da yer verilerek, söz konusu aracın taşeron firmaya bağlı bir servis aracı olduğu vurgulanmasına rağmen, haber başlığının " İETT otobüsünde tecavüz dehşeti " şeklinde verilmesinin, kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğu, konu ile ifade arasında düşünsel nedensellik bağının koparılmasına sebebiyet verildiği ve yapılan yayının davacı İ.. M..nün kişilik haklarına saldın oluşturduğu belirtilerek istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Davaya konu olayda; dava dosyası arasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinde,dava dosyasına ibraz edilen fotoğraflardan da anlaşıldığı üzere "İETT Personel Servisi" yazılı araç sürücüsü ve yanında bulunan kişi tarafından dava dışı G.G isimli kadının tecavüz ve gasp iddiasında bulunduğu ve davaya konu haberde A.K ve S.T isimli şahısların araca binen kadına tecavüz ettikleri ve telefonunu gasp ederek darp ettiği iddialarına yer verildiği, bu kişilerin emniyet görevlileri tarafından yakalandıkları ve yapılan plaka sorgulamasında otobüsün özel bir şirkete bağlı olduğu ve İETT servisi olarak kullanıldığının belirlendiği belirtilerek İETT basın danışmanının aracın taşeron firmaya ait olduğuna dair açıklamasına da yer verildiği anlaşılmıştır.Şu durumda, dava konusu haberin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, adli bir olayın gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte verilen başlık ile aktarıldığı, haber içeriğinin doğru olduğu ve atılan başlığın ayrıntı niteliğinde kaldığı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, basın özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 07/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.