MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğeri aleyhine 18/03/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 01/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, soy adı ile tanındığını, yerel “Sırat” dergisinin 2012 yılı Temmuz sayısında “Beymen'de inanca çamur” başlıklı yazıda, Beymen tatil sitesinde bulunan havuza haşema ile girilmek istenmesinin 'Çamur' lakaplı site sakininin önerisinin oylanması sonucu engellendiği şeklinde, gerçeğe aykırı haber yapılarak kişilik haklarının ihlal edildiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalı ..., olayın bir site sakini tarafından anlatıldığını ve bunun haber yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacının “çamur” lakabıyla tanındığı, davaya konu yazıda da bu lakaplı kişinin önerisinin oylanması sonucunda sitede haşema ile havuza girilmesinin engellendiğinin yazıldığını, oysa davacının böyle bir önerisi olduğunun kanıtlanamadığı, doğruluğu araştırılmadan yapılan haber nedeniyle davacının kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bir miktar manevi tazminata karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanununun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dosya içeriğinden; her ne kadar önerge sahibi davacı değilse de, tatil sitesinde haşema ile havuza girilmemesine yönelik site yönetim kurulu kararı alındığı, genel olarak yazı bir bütün olarak dikkate alındığında, tatil sitesindeki havuza haşema ile girilmesinin engellenmesinin eleştirildiği, eleştiri sınırlarının aşılmadığı, davacıya yönelik hakaret içerir bir ifadenin de olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırı söz konusu değildir. Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştirSONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle davalı ... yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 31/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.