MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... ve diğerleri vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve diğerleri aleyhine 11/01/2010 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 01/02/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, ölümlü ve yaralamalı trafik kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Davacılar, 23.12.2009 tarihinde davalılardan ... ile Adnan Kuyubaşı idaresindeki araçların çarpışması neticesinde meydana gelen trafik kazası sonucu davacıların yakını Nazmiye Avanaş'ın vefat ettiğini, davacılardan ...'ın ise yaralandığını belirterek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.Davalılar, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davacılara "180 TL tebligat gideri ve diğer giderler 50 TL olmak üzere toplam 230 TL gider avansını'' yatırması için 30/12/2011 tarihinde 2 haftalık kesin süre verildiği, davacıların söz konusu gider avansını 2 haftalık kesin sürede yatırmadığı gerek??esiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamından; davanın 11/01/2010 tarihinde açılmış olup, kusur raporu ile aktüerya raporunun alındığı, olayla ilgili görülmekte olan ceza dosyasının sonucunun beklenmesine ve bu arada yürürlüğe giren 6100 sayılı Yasa uyarınca davacılara 230,00 TL gider avansını yatırması için 2 haftalık kesin süre verilmesine karar verildiği, gider avansının davacılar tarafından yatırılmaması nedeniyle de davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. 01/10/2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nın 120. maddesi “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığı dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir” hükmünü içermektedir. Aynı kanunun 448. maddesi “Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır” biçimindedir. Ancak kanunun 324. maddesinde delil ikamesi avansı, 325. maddesinde ise; re'sen yapılması gereken işlemlere ilişkin giderler düzenlenmiştir. HMK’nun 120. maddesindeki gider avansı ile ilgili düzenlemenin 324. maddedeki delil ikamesi için avans kuralı ile birlikte değerlendirilmesi ve dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması gerekir. Dolayısı ile delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinden ayrılması, delillerin ikamesi için alınacak avansın gider avansı içinde yer almaması zorunludur. Tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin gider avansı içinde değerlendirilmesi olanağı HMK.’nun 324. maddesi düzenlemesi karşısında yoktur. Ayrıca delil ikamesi avansının da ispat külfetine göre taraflara yükletilmesi gerekir. Delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmaması davanın dava şartı yokluğu ile reddine neden teşkil etmez. Taraf belirtilen sürede delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılır. Eldeki davanın, açıldığı tarihteki kanun hükümleri uyarınca, harç ve masrafı alındıktan sonra esasa kaydedilerek karar gününe kadar yargılamasının yapıldığı, mahkemece delillerin büyük bir kısmının toplandığı anlaşılmaktadır. Bu aşamadan sonra hangi nedenle istenildiği açıklanmadan gider avansının yatırılmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddi doğru görülmemiştir. Kabul biçimine göre de; 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 42. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50. maddesi) gereğince, zararın varlığını ve tutarını kanıtlamak zorunda olan davacının, zararın gerçek tutarını kanıtlamakta zorlandığı veya kanıtlanmasının davacıdan beklenemeyeceği durumlarda hakim, işlerin olağan gidişi ve zarar görenin aldığı önlemleri gözeterek zarar tutarını kendiliğinden belirler. Kaldı ki; manevi tazminat tutarının tayini hakimin görevi olup, kusura ilişkin rapor da alındığına göre, bu istem yönünden avans yatırılmasını gerektirir bir işleme de gerek bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle mahkemece dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/01/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.