MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 12/11/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 25/03/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız şikayet nedeni ile manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, araç kiralama işi ile uğraştığını, davalının kendisinden araç kiraladığını, aracın kira bedellerine karşılık senet verdiğini, senedi başkasına olan borcuna karşılık olarak ciro ettiğini, senet bedelinin ödenmemesi üzerine davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının senedin altındaki imzanın sahte olduğunu belirterek hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na şikayetçi olduğunu, hakkında Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde resmi belgede sahtecilik ve dolandırılık suçlarından kamu davası açıldığını ve baraatine karar verildiğini, davalının bu şikayeti nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davalının davacıya iftira etme kastının olmadığı, şikayet hakkının kullanıldığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikâyet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, davalının, davacıdan araç kiraladığı, kira bedellerine karşılık olarak bono düzenleyip davacıya teslim ettiği, sonrasında bononun altındaki imzanın sahte olduğunu belirterek şikayetçi olduğu ve davacı hakkında dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçundan kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda suçun işlenmediği sabit görülerek beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesince alınan bilirkişi raporuna göre senedin altındaki imzanın davalıya ait olduğu sabit olmuştur.Şu halde, davalı senedin altındaki imzanın kendisine ait olduğunu bilerek şikayetçi olmuş, TMK'nın 2 ve 3. maddelerinde belirtilen iyi niyet ve dürüst davranma ilkelerine aykırı davranarak davacının kişilik haklarına saldırıda bulunmuştur. Yerel mahkemece, açıklanan olgu ve ilkeler gözetilip davalının davacıyı zararlandırmak kastı ile hareket ettiği ve davaya konu eyleminin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılarak, davacı yararına somut olaya uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.