Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6997 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 2317 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar .. ve diğeri aleyhine 17/07/2000 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/12/2005 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece verilen 16/12/2005 tarihli karar, davalılar vekiline 17/12/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Karar, davalı ... tarafından zamanaşımı süresinin dolduğu belirterek temyiz edilmiştir. Zaman bakımından uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 135/2. maddesinde; " .. " hükmü düzenlenmiştir. Hüküm tarihinden itibaren on yıl geçtiği halde, ilamın taraflara tebliğ edilmemiş bulunması halinde gerçekleşecek zamanaşımı konusunda, .. gün .. esas ve .. karar sayılı İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı alınmıştır.İçtihadı Birleştirme kararında; ilamlar taraflara tebliğ edilinceye kadar on yıl ve daha ziyade müddet geçmiş olduğu iddiasının temyiz mahkemesine arz edildiği, zamanaşımı definin hükmü vermiş ve dosyadan el çekmiş mahkemeye arz edilemeyeceği, zira zamanaşımının hükümden sonra vaki olduğu, buradaki zamanaşımının dava zamanaşımı olması ve dava zamanaşımının davanın esasının incelenmesine engel teşkil etmesi nedeniyle, temyiz mahkemesinin de kendisine dermeyan edilen zamanaşımı defini öncelikle nazara alması gerektiği, hükümden sonra zamanaşımının vaki olduğu yolundaki iddianın hüküm ile tebliğ tarihine göre yerinde görülmesi halinde esasa yönelik inceleme yapılmayıp, şayet diğer taraftan zamanaşımını kesen ve tahkikata muhtaç sebeplerin ileriye sürülmesi halinde bunların mahkemesince tahkik ve tetkik edilmesi için hükmün bozulması gerektiği belirtilmiştir. Hükümden sonra zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespitine yönelik incelemeden önce, sürelerin hesaplanması hususuna değinmek gerekmektedir.Sürelerin hesaplanmasında, süre hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise; başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün mesai saatinde süre biter. Diğer bir deyişle hafta, ay veya yıl olarak belirlenen sürelerde, ilk gün hesaba katılır. (Prof. Dr. Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Kasım 2015 Birinci Baskı, syf: 645 dipnot:7)Somut olaya gelince, hüküm tarihi 16/12/2005, hükmün tebliğ tarihi 17/12/2015'tir. 818 sayılı BK'nun yukarıya alıntı yapılan 135/2. maddesinde on yıllık süre düzenlenmiştir. Bu süre İBK uyarınca hüküm tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır. Sürenin yıl olarak belirlenmiş olması nedeniyle ilk gün hesaba katılacak, süre 16/12/2015 tarihinin mesai saatinde bitecektir. 16/12/2015 tarihi, resmi tatil gününe de rastlamamaktadır. O halde; karar 17/12/2015 tarihinde yani on yıllık süre geçtikten sonra tebliğ edildiğine ve bu sürede zamanaşımını kesen sebeplerin varlığı da davacı tarafından iddia ve ispat olunmadığına göre; mahkeme kararı zamanaşımına uğramıştır. Mahkemece, belirtilen ilkeler gözetilerek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.