MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacılar ... ve diğeri vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 03/11/2015 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın husumet yokluğundan reddine dair verilen 04/02/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, hakaret nedeniyle manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, husumet nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş; karar, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacılar, ...'nin apandist tanısıyla davalının çalıştığı .. bölümüne başvurduğunu, ...'nin aynı hastanede doktor olduğunu, muayene sırasında davalı ile aralarında tartışma çıktığını, davalının hakaret ettiğini, hakkında kamu davası açıldığını ve cezalandırıldığını belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.Davalı, davacıların hakaret ettiklerini, haklarında kamu davası açıldığını, cezalandırıldıklarını, haklarında açılan manevi tazminat davasının .. esas, ... karar sayılı kararıyla kabul edildiğini, belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davalının kamu görevini icrası sırasında yaptığı eylemler nedeniyle dava açıldığından T.C. Anayasası'nın 129/5 ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13. maddesi gereğince pasif husumet yokluğundan ve kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Taraflar arasında yapılan yargılamanın son oturumunda açılan davanın pasif husumet yönünden reddine karar verilmişken, daha sonra yazılan gerekçeli kararda; davanın pasif husumet yokluğundan ve kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir. Gerekçede, davacıların aynı konuda aynı sebebe dayanarak ve aynı davalıya karşı 2014/510 esas sayılı dosyada davanın husumet nedeniyle reddedildiği, kararın kesinleştiği, kesin hükmün dava şartı olduğu gerekçesiyle de davanın reddine karar verilmiştir. Böylece kısa kararla gerekçeli karar arasında açık bir çelişki ortaya çıkmıştır.6100 sayılı HMK 298/2 maddesine göre gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.Mahkeme kararındaki bu çelişkinin; bozma nedeni oluşturacağına ve bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi giderme koşuluyla vicdani kanaatine göre karar verebileceğine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunca 10/04/1992 günve 7/4 sayıyla karar verilmiştir. O halde, mahkemece yapılacak iş; önceki kısa kararla bağlı olmaksızın; kısa karara uygun olarak gerekçesini yeniden düzenlemek veya gerekçeye uygun nitelikte yeni bir kısa karar oluşturmak ve bu şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiyi gidermektir.Mahkemece kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderilmesi için kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.