Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6965 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7714 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... vd tarafından, davalı ... aleyhine 03/12/2009 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/11/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, müvekkili olan dava dışı emlakç.... ile davalı arasında emlak alım satım sözleşmesi yapıldığını, tapudan satış yapılmasının hemen mümkün olmamasından dolayı davalının komisyon ücreti ödemeden satımdan vazgeçtiğini, ancak bu sözleşmenin geçersiz olduğuna dair yargı kararı bulunmadığından müvekkili adına komisyon ücretinin tahsili amacı ile icra takibi başlattığını, bu nedenle davalı tarafından İstanbul Baro'suna haksız olarak şikayet edildiğini, bu yüzden kişilik haklarının zarar gördüğünü iddia ederek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalı, şikayet hakkını kullandığını belirterek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.Yerel mahkemece, davalının şikayet hakkını kullanmasına gerekçe olarak gösterdiği nedenlerin yetersiz ve dayanaksız olduğu, şikayet dilekçesinin anayasal şikayet hakkının kullanılması niteliğinde olmadığı gerekçesi ile istemin bir bölümünün kabulüne karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir. Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda, dava dışı ....'a ait dairenin davalıya satılması hususunda, davacının vekilliğini yaptığı dava dışı emlakçı... ile davalı arasında 20.8.2004 tarihli sözleşmenin yapıldığı, ancak davalının, sözleşmeye ve satıma konu dairenin tapusunun kısa zamanda verilememesi nedeniyle satımdan haklı olarak vazgeçtiği, ardından satış bedeline mahsuben ödediği paranın iadesi, tadilat bedeli ve cezai şartın tahsili istemleri ile açtığı alacak davasının ilk istem yönünden kabul edildiği, diğer istemlerin reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay .... Hukuk Dairesi'nin 19.04.2007 tarih ve 2007/2004-5673 E.K. sayılı ilamı ile kabul edilen kısmın onanarak kesinleştiği, ayrıca tadilat bedelinin de davalı tarafından istenebileceğinden bahisle bozma yapıldığı, bozma üzerine yeni esasa kaydedilen dosyanın takip edilmemesi üzerine davanın bu istem yönünden açılmamış sayılmasına karar verildiği, keza dava dışı....'in avukatı olan davacı tarafından, davalı aleyhine, emlak alım satım sözleşmesinden kaynaklanan komisyon alacağının tahsil edilmesi amacı ile icra takibi başlatıldığı, itiraz üzerine davacı tarafından, davalı aleyhine itirazın iptali davası açıldığı, yerel mahkemece kabul edilen davanın, davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay .... Hukuk Dairesi'nin 18.10.2011 tarih ve 2011/4018-14625 E.K. sayılı ilamı ile “kendisine tapudan devir yapılması imkansız olan davalının bu nedenle alımdan vazgeçmesi haklı olup, davacı bu itibarla herhangi bir ücret isteyemez” gerekçesi ile bozulduğu, bu hal ve şartlar altında, davalı tarafından vekili aracılığı ile .... Barosuna sunulan 25.3.2009 tarihli şikayet dilekçesinde, “takip konusu sözleşmenin geçersizliği yargısal denetimden geçerek kesinleşmiş olmasına rağmen, icra takibi yapan davacı avukat, etik ilkelerine ve icra hakkına muhalefet etmiştir, cezalandırılmasını talep ediyorum.” ifadelerinin kullanıldığı, Baro Yönetim Kurulu tarafından ise, sözleşmenin geçersizliğine dair yargı kararının bulunmadığından bahisle davacı avukat hakkında disiplin kovuşturması yapılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.Şikayet konusu olan emlak alım satım sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve itirazın iptali davalarının davalı lehine sonuçlanması, bu davalar ile, tapudan devir yapılmasının mümkün olmamasından dolayı davalının alımdan vazgeçmesinin haklı olduğunun, keza aynı nedenle kendisinden emlak komisyon ücreti istenmesinin haksız olduğunun anlaşıldığı, bu haksız icra takibini başlatan davacı avukat hakkında, davalı tarafından.... Barosuna sunulan şikayet dilekçesinde yer alan ifadelerin, davalının bu süreçte yaşadığı bir takım sorunları dile getirmek amacına yönelik olduğu, sert eleştiri mahiyetindeki bu şikayet dilekçesinde hukuka uygunluk sınırları aşılmadan, hak arama hakkının kullanıldığı, kullanılan ifadelerin amacı, kullanıldığı yer ve ifade ediliş tarzı dikkate alındığında savunma sınırları içerisinde kaldığı, doğrudan davacının şahsını hedef alan ve kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir ifadenin bulunmadığı kabul edilmelidir. Şu halde, yerel mahkemece, şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalının yasal şikayet hakkını kullandığı sonucuna varılarak, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15/04/20... gününde oybirliğiyle karar verildi.