Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6958 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 4660 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 12/12/2012NUMARASI : 2011/280-2012/407Davacı O.. S.. vekili Avukat L.Y.tarafından, davalılar B.. A.. vd. aleyhine 03/06/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 12/12/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava basın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, Hrant Dink ailesinin avukatlarından Avukat H. K.'ın intihar sonucu ölümünün tüm basında yer aldığını ancak Sözcü gazetesinin bu ölümü kendisi ile irtibatlandırarak ''O.. S..'ın cezaevinden tehdit ettiği Hrant Dink'in avukatı evinde ölü bulundu.'' şeklinde haber yaptığını, haberde açık bir dille yazılmış olmasa da avukatın ölümünün intihar sonucu değil de kendisi tarafından gerçekleştirilmiş gibi sunulduğunu, Hrant Dink'in öldürülmesi ile ilgili davanın 12. duruşmasında böyle bir olay yaşanmadığını, yapılan haber nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünü belirterek zararının giderilmesini talep etmiştir.Davalılar, usul ve esas yönünden davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, dava konusu haber nedeniyle davacının kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle istemin bir bölümü kabul edilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Davalı şirkete ait Sözcü gazetesinin 05/06/2010 günlü sayısında “Avukatın Sır Ölümü” başlığı altında yayımlanan haberde, Avukat H. K.'ın cesedinin evinde doğalgaz borusuna asılı halde bulunduğunun belirtildiği, haber başlığının üst kısmında ''O.. S..'ın tehdit ettiği Dink'in avukatı evinde ölü bulundu...'' ve haber içeriğinde ise; ''O.. S.. 8 Şubat 2010 tarihinde görülen duruşmada Hakan Karadağ'ı tehdit etmişti.'' biçimindeki anlatımlara yer verilmiştir.Dosya kapsamındaki duruşma tutanağı örneklerinden, davacının sanıkları arasında bulunduğu ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2007/428 Esas sayılı dosyası ile görülmekte olan davanın 12. duruşmasında söz alan Avukat Hakan Karadağ'ın ''... sanık O.. S..'ın sen cezaevine gelsene biçiminde tehdit içeriğini açıklamasını istiyoruz O.. S..'ın'' şeklinde beyanda bulunduğu, duruşma sırasında mahkeme başkanı, avukatlar ve davacı arasında, davacının bir avukatı tehdit edip etmediği üzerinde konuşmaların geçtiği anlaşılmaktadır.Okuyucunun ilgisini artırmak amacıyla, habercilik tekniğine uygun olarak, özle biçim arasındaki denge korunarak kullanılan çarpıcı başlık kişilik haklarına saldırı oluşturmaz. Dava konusu haberde kullanılan başlık haberin içeriği ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde; özle biçim arasındaki dengenin korunduğu, yargılamanın dayanağı olan belgelere dayanılarak yayımlanan haberin görünür gerçekliğe uygun olduğu, hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmediği ve davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı sonucuna varılmaktadır.Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalıların tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.