MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar .. ve diğerleri aleyhine 22/01/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 04/03/2015 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalılar .. ile ... vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 24/05/2016 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... geldi, karşı taraftan davacı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davacı vekili ile davalılar .. ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili, davalı ... tarafından çekilen fotoğraflar kullanılarak ve çarpıtılarak, .. tarihli basımında davacıya hakaret içeren " .." başlıklı haberin manşetten yayınlandığını, haberin içeriğinde " .. " şeklinde gerçeğe aykırı ve hakaret kastı tanıyan ifadelere yer verildiğini, asılsız ve gerçeğe aykırı haber yayınlamak suretiyle davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek uğramış olduğu manevi zararın tazminini istemiştir.Davalılar ... ve ... vekili, dava konusu haberin doğru olduğunu, somut verilere yer verildiğini, fotoğrafa dayalı haber yazıldığını, diğer davalı ile davacı arasındaki diyalogdan gazetenin haberi olmadığını, haberde sopanın öğrencilere karşı kullanıldığından söz edilmediğini, haberin görünür gerçeğe uygun olduğunu, davacıya hakaret edilmediğini, kamu yararının var olduğunu, haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalılar tarafından davacı hakkında, dayak korkusu ile ve elinde sopasıyla öğrencilere ders verdiğine, bu durumun velilerin tepkisini çektiğine, velilerin davacıdan şikayetçi olduklarına ilişkin haberlerin yayınlandığı, ayrıca davacının kullanmış olduğu yazım tahtası işaret çubuğunun sopaymış gibi gösterildiği, yapılan bu haberin davacının kişilik haklarını zedeler nitelikte olduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa'nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu .. 19/07/2013 tarihli basımında yayınlanan " .." başlığı altında verilen haberde, .. olarak görev yapan davacının, yaz döneminde açılan Kur'an kursunda eğitim verdiği sırada öğrencilerin arasında elinde sopayla dolaştığı, bu durumdan rahatsız olan velilerin .. şikayetçi olduğu belirtilmiş, haber içeriğinde " .. " , " .. " ifadelerine yer verilmiştir.Dosyadaki bilgi ve belgelerden; dava konusu haberde davacının fotoğrafına da yer verildiği, söz konusu fotoğrafta davacının öğrencilerin arasında elinde sopa benzeri uzun bir çubukla yürümekte olduğunun görüldüğü, davacının fotoğrafın gerçek olmadığına veya rızası dışında çekildiğine ilişkin bir iddiasının bulunmadığı, ancak davacının söz konusu aleti yazı tahtasında Arap harflerini gösterirken işaret çubuğu olarak kullandığını belirttiği anlaşılmaktadır.Bu kapsamda, dava konusu haber yapıldığı tarihte görünürdeki gerçeğe uygun olup özle biçim arasındaki denge bozulmamıştır. Basının somut gerçeği araştırması beklenemez. Yayın tarihinde görünür gerçeğe uygun olan, okuyucunun ilgisini çekmek için çarpıcı başlık kullanılan dava konusu haberde hukuka uygunluk sınırlarının aşıldığından ve haber içeriğinde kullanılan ifadelerin de kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden söz edilemez. Yerel mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalıların manevi tazminatla sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar .. ve ... yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalılardan ... ile ... yararına takdir olunan .. TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.