MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 01/04/2014 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın husumetten reddine dair verilen 17/12/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız eylem nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili, davacı ile davalıların... Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Toksikoloji Anabilim Dalında öğretim üyesi olduklarını, davalı ...'nın davacıya hakaretlerde bulunduğunu, davalıların sistemli ve organize bir şekilde yıpratma ve yıldırma amaçlı psikolojik taciz uyguladıklarını, müvekkilinin 5 yıl süren psikilojik tacize tahammül etmeye çalıştığını, müvekkiline çalışma yaşamında mobbing uygulandığını, davalıların davacıya ortak kullanıma açık olan kamu mali laboratuvarlarını kullandırılmadığını iddia ederek müvekkilinin uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.Mahkemece; Anayasanın 129/5. maddesi ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu gereği, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan zarar nedeniyle ilgili idare aleyhine dava açılması gerektiği gerekçesi ile davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabilir. Ne var ki, bu kural mutlak olmayıp İdare aleyhine böyle bir davanın açılabilmesi, hizmet kusurundan kaynaklanmış, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar ile sınırlıdır. Kamu görevlisinin, özellikle haksız eylemlerde, Anayasa ve özel yasalardaki bu güvenceden yararlanma olanağı bulunmamaktadır.Somut olayda, dava dilekçesinde belirtilen maddi olgulardan, davacının, açıkça davalıların kişisel kusur ve eylemine dayandığı anlaşılmaktadır. Şu halde, kamu görevlilerinin kişisel kusuruna dayalı eldeki davada, davalılara husumet yöneltilebileceği ve idari yargıda gerçek kişiler aleyhine dava açılamayacağı hususu da gözetilerek işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.