MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğeri aleyhine 01/08/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 10/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesinde, davalıların sorumluluğu altında bulunan televizyon kanalının ana haber bültenlerinde, gizli kamera çekimleri sonucu elde edilen röportajlara yer verildiği ve bu durumun kişilik haklarına saldırı oluşturduğu ileri sürülmüştür.Cevap dilekçesinde ise, dava konusu haberlerin hukuka uygun olduğu savunulmuştur.Mahkemece, yayınların hukuka uygun bulunduğu ve düşünsel bağlılığın da korunduğu gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.Anayasa’nın “Haberleşme hürriyeti” başlıklı 22. maddesinde, herkesin haberleşme hürriyetine sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu belirtilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise Anayasa’da belirtilen ayrık durumlar dışında hiçbir şekilde haberleşmenin engellenemeyeceği ve gizliliğine dokunulamayacağı hususlarına yer verilmiştir.Günümüzde ulaşılan teknolojik gelişmeler sonucunda kişilerin her türlü özel konuşmalarının dinlenmesi veya en özel görüntülerinin izlenmesi ve kaydedilmesi mümkün hale gelmiştir. Nitekim son yıllarda kişilerin ses ve görüntüleri gizlice kaydedilerek kişi haklarının sık sık ihlali nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 132, 133 ve 134. maddelerinde haberleşmenin gizliliğinin ihlali, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması ile özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi eylemleri ayrı ayrı suç olarak düzenlenmiştir.Yine Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesi gereğince herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 49. maddesinde de kişilik haklarının saldırıya uğraması durumunda uygulanacak yaptırım belirtilmiştir.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesinde de, herkesin özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu belirtilmekte, maddenin ikinci fıkrasında meşru sınırlama nedenleri sayılmaktadır. Bu düzenleme gereğince bir kamu otoritesince yapılabilecek müdahalelerin ancak ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasada öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabileceği belirtilmektedir.Bu konuda devletin resmi soruşturma ve kovuşturma organlarına getirilen yasal bazı sınırlamaların gerçek kişiler açısından öncelikle uygulanması gerektiği gibi tanınan istisnalardan da bu kapsama girmeyen kişi ve kuruluşların yaralanması söz konusu değildir. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemelerden de açıkça anlaşılacağı üzere kişinin özel yaşamının gizliliğine dokunulamaz. Kişinin sıfatı ve konumu ne olursa olsun rızası dışında kamuya açıklanamaz. Bunlar kişinin gizli alanını oluşturur. Kişinin hukuka aykırı şekilde konuşmalarının ve görüntüsünün gizlice kayda alınması onun kişilik haklarına ve özel yaşamına saldırı niteliği taşır. Bu ses ve görüntü kayıtlarının herhangi bir yolla kamuoyuna yansıtılması, ifşa edilmesi de kişilik haklarına yapılmış ikinci bir saldırı niteliğindedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07/03/2007 tarih 2007/4-98 esas 2007/110 karar sayılı kararı da aynı doğrultudadır.Mahkemece, açıklanan ilkeler doğrultusunda bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Dava konusu yayınların, gizli kayıtlara dayalı olup olmadığı araştırılmalı; sabit görüldüğü takdirde, tazminat sorumluluğu benimsenmelidir. Karar, bu nedenlerle yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.