Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6612 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9942 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... tarafından, davalı ... aleyhine 03/12/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 03/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız şikâyet nedeniyle kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, Sulh Ceza Mahkemesi tarafından, davalıya ait araç, iş yeri ve bilgisayarlarda arama yapılmasına karar verildiğini, mesai arkadaşı olan dava dışı polis memuru ile birlikte kararın icrasında görevlendirildiğini, davalı tarafından; soruşturma dosyasının müştekisi olan dava dışı bayanlar ile polis memurlarının ilişkisi olduğu ve bu nedenle kasıtlı olarak hakkında işlem yapıldığı iddiası ile şikayette bulunulduğunu, yapılan adli soruşturma neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, aynı şekilde hakkında disiplin soruşturması da yürütüldüğünü belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalı, kendisine yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.Mahkeme, şikâyetin haksız olduğu gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar vermiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikâyet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2013/39 Esas sayılı dosyasının soruşturma aşamasında dinlenen ..., ..., ... ve ... isimli kişiler ifadelerinde özetle; davalı tarafından işletilen öğrenci yurdunda kalmakta iken, yurttan çıkartılmalarına karar verilen, dava dışı müşteki kız öğrenciler ile davacı polis memurunun arkadaş olduklarını ve bu hususta görgüye ya da duyuma dayalı bilgilerinin bulunduğunu beyan etmişler, adı geçen tanıklardan bazıları kovuşturma aşamasında bu beyanlarını değiştirmişlerdir. Davalı ilk ifadelerinde, davacı polis memuru ile müşteki kız öğrenciler arasında ilişki olduğuna dair konuşmalar duyduğunu, bu nedenle hakkında kasten işlem yapıldığını düşündüğünü beyan etmiş, sonraki beyanlarında şikayetten vazgeçtiğini bildirmiştir.Davalının davacıyı zararlandırma düşüncesi ile kasten şikayetçi olduğuna dair dosyada delil bulunmamaktadır. Soruşturma aşamasında ifadesine başvurulan adı geçen tanıkların beyanları değerlendirildiğinde, davalının, davacı polis memuru hakkında şikayetçi olmasında bir takım emareler bulunduğu ve şikayetin olağan şüphe üzerine yapıldığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenle istemin tümden reddi gerekirken, şikayetin haksız olduğundan bahisle kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 21/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.