MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 09/05/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın husumet nedeniyle reddine dair verilen 27/10/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, üye olduğu kooperatifin 18/03/2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı sırasında hükümet komiseri olarak görev yapan davalıya kooperatifle ilgili usulsüz işlemleri bildirilmesine rağmen davalının umursamadığını, ayrıca toplantı sırasında muhalif kalınan konuların yazılı olarak toplantı tutanağına eklenmesini istediğinde, davalının bu yöndeki yasal haklarını kullanma çabasını densizlik olarak nitelendirdiğini, toplantı sırasında davalının kendisine "sen ne densiz adamsın" demek suretiyle hakaret ettiğini belirterek manevi tazminat istemiştir.Mahkemece; davalının kamu görevlisi olduğu, ...Müdürlüğünde teknisyen olarak çalıştığı ayrıca kooperatif genel kurul toplantısında hükümet komiseri olarak yine ... Müdürlüğünce atandığı, Anayasa'nın 129/5 maddesi ile 657 Sayılı Devlet Memurları Yasası'nın 13/1 maddesi gereğince tazminat davasının idare aleyhine açılacağı, kamu görevlisi aleyhine adli yargı yerinde dava açılamayacağı gerekçesi ile davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabilir. Ne var ki, bu kural mutlak olmayıp, İdare aleyhine böyle bir davanın açılabilmesi, hizmet kusurundan kaynaklanmış, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar ile sınırlıdır. Kamu görevlisinin, özellikle haksız eylemlerde, Anayasa ve özel yasalardaki bu güvenceden yararlanma olanağı bulunmamaktadır.Somut olayda, davalının davacıya hakaret ettiği ileri sürülmüştür. Dava dilekçesinde belirtilen maddi olgulardan, davacının, açıkça davalının kişisel kusur ve eylemine dayandığı anlaşılmaktadır. Kamu görevlisinin hakaret eylemi açıkça kişisel kusurunu oluşturur ve hiç bir biçimde görev ile ilişkilendirilemez. Bu sava dayanan davaların, Anayasa'nın 129/5 maddesi kapsamında değerlendirilmesi de mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, davacının hakaret iddiasına dayanarak açtığı davada, davalıya husumet yöneltebileceği benimsenmelidir. Hukuk Genel Kurulu’nun 15/11/2000 gün ve E:2001/4-1650; 2000/1690, 26/09/2001 gün ve E.2001/4-595 K:2001/643, 29/03/2006 gün ve E.2006/4-86 K:2006/111; 17/10/2007 gün ve E:2007/4-640 K.2007/725; 31/10/2007 gün ve E:2007/4-800 K:2007/797; 20/02/2008 gün ve 2008/4-156 K:2008/140 sayılı ilamlarında da aynı ilke benimsenmiştir.Şu durumda yerel mahkemece açıklanan hususlar gözetilerek, davanın esası ile ilgili deliller toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 21/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.