Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6558 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 11606 - Esas Yıl 2009
Davacı Aydın vekili tarafından, davalı K.Behram ve diğeri aleyhine 26.06.2007 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.04.2007 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar ile davacı vekilleri taraflanndan süresi içinde istenilmekle, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğ-ranılan zararın ödetilmesi isteğine ilişkin olup, davacı, davalılar tarafından resmi görevini kötüye kullandığı iddiası İle şikayet edilmesi sonucu yapılan soruşturmada takipsizlik kararı verildiğini bildirerek, haksız yere şikayet edil-mesinin kişilik haklarına saldın oluşturduğunu ileri sürerek manevi tazminat istemiştir. Davalılar vekili ise, yasal şikayet haklarını kullandıklarını belirterek davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Yerel mahkemece, davalıların şikayet dilekçesinde ileri sürdükleri iddiaların haksız olduğu gerekçesiyle istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılar ile davacı taraflanndan temyiz olunmuştur. Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa'nın 36. maddesinde; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde, gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve ceza-landırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir. Anayasa'nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa'nın "Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği" başlığını taşıyan 12. maddesinde, herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK'nın 49. maddesinde ise, saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği du-rumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yarann, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında, o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp, kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şi-kayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır. Somut olayda; dava dosyasındaki bilgi ve belgelere göre, İlçe Gençlik ve Spor Müdürlüğü görevine yeni atanan davacı, spor kulübü antrenörleri olan davalıların spor salonunu kullanma zaman ve yerlerinde değişiklikler yapmıştır. Kendilerine önceden bilgi verilmeden ve geçerli bir neden açıklanmadan daha küçük olan salonda çalışmak durumunda kalan davalılar, bunu şikayet konusu yapmışlardır. Şikayet dilekçelerinde davacıya yöneltilen resmi görevi ile bağ-daşmayacak şekilde Belediye Spor Kulübünü çalıştırdığı iddiası da davacı tarafından kabul edilmektedir. Davacı bu çalıştırmaları mesai dışında ve üc-retsiz yaptırdığını bildirmişse de, resmi görevinin kapsamı ve çalıştırdığı spor kulübüne daha önce davalılara verilen salonun tahsis edilmiş olması gibi uygulamalar nedeniyle şikayet yoluna gidildiği anlaşılmaktadır. Bunların ya-nında, davacının görevli olarak katılmadığı bazı turnuvalar için ücret almış olduğu da anlaşılmış ve haksız yere almış olduğu bu ücretleri de idari so-ruşturma sırasında geri vermiştir. Cumhuriyet Savcılığı tarafından tüm bu delillerin dava açmak için yeterli bulunmamış olması şikayetin haksız olduğu anlamına gelmez. Yukarıda anlatıldığı üzere şikayet, somut birtakım olaylara dayan-maktadır. Ortada şikayeti gerektirecek derecede yeterli emareler bulun-maktadır. Bu delil ve emarelerin ceza davası için yeterli sayılmamış olması davalıların şikayetinin haksız olduğu sonucunu doğurmaz. Şikayet dilekçesinde olayın oluş şekline uygun düşmeyen veya davacının kişiliğine yönelen aşağılayıcı bir anlatım biçimi de bulunmamaktadır. Şu durumda, davalıların şikayet hakkını yasal sınırlar içinde kalarak kullandığı anlaşıldığından istem tümden reddedilmelidir. Yerel mahkemece, açıklanan olgular gözetilmeyerek, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmalan usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. Sonuç: Temyiz olunan karann yukarıda gösterilen nedenle davalılar yararına (BOZULMASINA), bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 11.05.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.