Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6436 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7079 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 04/02/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/02/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalının kendisi hakkında savcılığa iftira, hakaret, tehdit ve iş sağlamak için aracı kullanma suçunu işlediğinden bahisle şikayette bulunduğunu, hakkında şikayet nedeniyle yapılan soruşturma sonunda kamu adına takibata yer olmadığına dair karar verildiğini, bu olaylar nedeniyle manevi olarak zarar gördüğünü belirterek manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda; davalının, savcılığa sunduğu şikayet dilekçesinde, davacı ile uzun yıllardır tanıştığını, zaman zaman davacıya borç verdiğini, ancak bir keresinde borç talebine olumsuz cevap vermesi üzerine kendisine destek olmaması nedeniyle kendisini suçladığını, daha da ileri giderek telefonda kendisine küfürlü sözler söylediğini, devam eden zamanda ise kendisi hakkında çesitli kişi ve kurumlara borcunu ödemediğinden bahisle mektuplar gönderdiğini; ..... başkanlığına, akademinin izni ve bilgisi dışında bilirkişilik yaptığını belirtir dilekçe yazdığını, buna benzer hakkında yazılan dilekçeleri çeşitli kurumlara gönderdiğini, bu iddiaların gerçek dışı olduğunu belirterek davacı ... ın iftira, hakaret, tehdit ve iş sağlamak için aracı kullanma suçunu işlediğinden bahisle şikayette bulunduğu, dilekçesine ek olarak şikayete esas dilekçe suretlerini de sunduğu anlaşılmıştır. Açıklananlar birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında alacak verecek ilişkisi olup, bazı sorunlar yaşandığı, davacı ... ın davalı ... hakkında çeşitli dilekçe ve mektuplar yazdığı, şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalının yasal şikayet hakkını kullandığı anlaşıldığından, mahkemece istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet hakkını hukuka uygun kullanmadığı gerekçesiyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/04/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.