Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6389 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6881 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 03/12/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, .. veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yaptığını, davalılardan ...’un imtiyaz sahibi, davalı ...’nın genel yayın yönetmeni olduğu .. 16/12/2012 tarihli nüshasının birinci sayfasında davalı ...’nın yaptığı “ . .. ” başlıklı haber nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek, uğradığı manevi zararın ödetilmesini istemiştir.Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkemece, “ .. ” şeklinde birinci sayfadan duyurulan dava konusu haberin devamında “ .. ” ifadelerinin yer aldığı, ‘ .. ’ sözcüğünün anlamının .. ‘aralarında sıkı ilgi bulunan’ olarak belirtildiği, haberde davacının adı geçmese de gazetenin davacının görev yaptığı .. de dağıtılması nedeniyle davacının çalışma arkadaşları ve çevresi tarafından haberdeki memur ile davacının kastedildiğinin anlaşıldığı, haberin devlet memuru olarak çalışan davacıya karşı kamuoyunda tepki oluşmasına neden olacağı ve davacının üzüntü duyduğu açık olduğundan eylemin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, davacı hakkında .. 08/01/2013 tarihli kararı ile soruşturulmasına izin verildiği, .. soruşturma sayılı dosyasında hakkında görevi kötüye kullanma suçundan soruşturma yapıldığı, soruşturma sonucunda .. karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, soruşturmanın .. tarihli yazısı ile başlatıldığı, anılan yazıda .. terör örgütü mensubunun cenazesinin akrabası tarafından teşhis edildikten sonra nüfus kaydına bakıldığında “ .. ” biçiminde tescil yapıldığının bildirildiği, davacının soruşturma aşamasında alınan ifadelerinde işlemi sehven yapmış olabileceğini, art niyet ve kastının olmadığını bildirdiği anlaşılmaktadır.Somut olaya gelince, dava konusu haberin .. tarafından yürütülmekte olan soruşturmaya dayanılarak yapıldığından görünür gerçeğe uygun olduğu, davacının haberde isminin geçmediği, yayının haber verme hürriyeti kapsamında kaldığı anlaşıldığına göre, kişilik haklarının saldırıya uğradığından söz edilemeyeceği ve davalıların da manevi tazminat ile sorumlu tutulamayacağı benimsenmelidir. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.