Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6341 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 10815 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : Bakırköy 7. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 07/02/2013NUMARASI : 2010/271-2013/42Davacı B.. B.. vekili Avukat E. E.Ç. tarafından, davalı M.. M.. aleyhine 22/06/2010 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 07/02/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, Habertürk TV'nin 25.05.2010 tarihli yayınında, davalı M.. M.. tarafından yapılan açıklamalar ile kendisine ''Ergenekoncu'' ve statükocu'' sıfatları yakıştırıldığını, bu ifadelerin kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğunu belirterek, uğradığı manevi zararın ödetilmesini istemiştir.Davalı ise, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davacı B.. B..'un milletvekili kimliğinin yanı sıra hukuk fakültesinin anayasa hukuku bölümünde Profesör kariyerini taşıyan öğretim üyesi olduğu; Ergenekon olarak tabir edilen oluşumun, yasal zeminde terör örgütü olarak değerlendirildiği ve bu kapsamda mahkemeler nezdinde görülen davaların, yargılamalarının sürdüğü, bir kişinin söz konusu yargılamalarda sanık sıfatı alan kişiler ile ilgili olumlu görüş bildirmesinin, yargılama konusu olan eylemler ile irtibatının bulunduğu şeklinde değerlendirme yapılmasına imkan vermeyeceği, yine Anayasa değişikliğine ve demokratik açılım şeklinde kamuoyuna yansıtılan siyasi uygulamaya yönelik eleştirilerde bulunması ve hukuki - siyasi görüşü doğrultusunda muhalif beyanlarda bulunmasının "statükocu" sıfatı verilmesini haklı kılmayacağı; televizyon programında "Ergenekoncu" ve "statükocu" sıfatları ile hitap edilmesinin davacının siyasi ve hukuki kimliği birlikte değerlendirildiğinde kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı kabul edilerek istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 10. maddesi bakımından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yerleşik içtihatlarıyla oluşturulan ilkelerden biri de ifade özgürlüğüne ilişkindir. Buna göre; ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birini ve toplumun ilerlemesi ve her bir bireyin gelişimi için temel koşullardan birini oluşturur. İfade özgürlüğü sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan “haber“ ve “düşünceler“ için değil, aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Sözleşmenin 10. maddesinde belirtildiği üzere bu özgürlüğün istisnaları vardır; ancak bu istisnalar dar yorumlanmalı ve bir kısıtlama ihtiyacının bulunduğu inandırıcı bir şekilde ortaya konmalıdır (Prof.Dr.Osman Doğru-Dr.Atilla Nalbant;İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar, Cilt:2, s.365, Nilsen ve Johnsen [BD] 43).İfade özgürlüğü ayrıca herkesin, demokratik bir toplumun özünde yer alan görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahip olması anlamına gelmektedir.Gerek Dairemizin, gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin istikrar kazanmış uygulamalarında siyasetle iştigal eden kişilerin kendilerine yönelik sert ve ağır eleştirilere katlanması gerektiği kabul edilmiştir. Yayında yapılan açıklamaların içeriği incelendiğinde,davacı tarafından kamuouyunda "Ergenekon Davası" olarak bilinen davada yargılanan sanıklar hakkında kamuoyuna bir takım açıklamalarda bulunduğu,bu açıklamalarında mahkemenin de kabulünde bulunduğu gibi Ergenekon davası sanıkları hakkında bir takım olumlu görüşler beyan ettiği, davalı tarafından bu açıklamalar dikkkate alınarak kendi değer yargısı ve siyasi görüşü ile bir takım eleştirilerde bulunulduğu anlaşılmaktadır.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, açıklamaların tümü itibari ile eleştiri sınırları içinde kaldığı, davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırı bulunmadığı gözetilerek istemin tümden reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerektirmiştir.SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.