Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6224 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9538 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 31/07/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 18/03/2014 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne ve miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, ... Gazetesi'nin 21/07/2011 tarihli sayısında ''...'' başlıklı haberde gerçeğe aykırı ifadelere yer verildiğini, eşinin çalışma izni olmadığı, kendisinin ise kumar borcu nedeniyle çalışanlarının paralarını ödeyemediği ve evi ile arabasını satılığa çıkardığı, tatil masraflarını dahi bir arkadaşına ödettiği şeklinde asılsız iddialara yer verildiğini, haberdeki gerçek dışı iddialar nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünü belirterek uğramış olduğu manevi zararın giderilmesini istemiştir.Davalı, toplum tarafından ilgiyle takip edilen kişiler ve faaliyetleri hakkında basının açıklamada bulunmasının normal karşılanması gerektiğini ayrıca haberin görünür gerçeğe uygun olduğunu ve basın özgürlüğü kapsamında kaldığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, haberde davacının borçlarını ödeyemediği ve maddi bakımdan acz içinde olduğunun iddia edildiği ancak bu iddianın kanıtlanamadığı, bu nedenle davacının kişilik haklarının zarar gördüğü gerekçesiyle istem kısmen kabul edilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa'nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Davacı ülke çapında tanınan bir ses sanatçısıdır. Davacının bu konumu gereği olağan yaşantısının dahi basın tarafından ilgiyle takip edilmesi doğaldır. Haberde belirtildiği üzere davacı tarafından önceki dönemlerde kumarda para kaybetmesi nedeniyle açıklamalar yapılmış ve bu konuda basında bir çok haber yer almıştır. Dava konusu haber bu anlamda görünür gerçeğe uygundur. Bir haberin okuyucunun dikkatini çekmek amacıyla, gazetecilik tekniği gereği ilgi çekici ifadelerle sunulması da özle biçim arasındaki denge bozulmadığı sürece haberi hukuka aykırı hale getirmez. Somut olayda; davacının kendi açıklamalarından yola çıkılarak yapılan haberin görünür gerçeğe uygun olduğu, haberde kullanılan ifadelerle özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulü doğru görülmemiş ve bu yön bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.