Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6008 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 7099 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğeri aleyhine 01/10/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 24/12/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.1- Davalı ...'un temyizi yönünden;Dava; basın yolu ile kişilik haklarına haksız saldırı hukuksal nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacı; yerel ... gazetesinin 15 Temmuz 2013, 20 Eylül 2013, 23 Eylül 2013 ve 27 Eylül 2013 tarihli nüshalarında davalılardan ... tarafından kaleme alınan "Korkusuz-ca” isimli köşe yazılarında kişilik haklarına haksız şekilde saldırıda bulunulduğunu iddia ederek, gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü olan ... da davalı gösterilmek suretiyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalılar vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece tüm davalılar yönünden istemin bir bölümünün kabulüne karar verilmiş; karar taraflarca temyiz olunmuştur.26/06/2004 günlü Resmi Gazete'de yayımlanıp aynı gün yürürlüğe giren 5187 sayılı Basın Yasası'nın 13. maddesi gereğince basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddî ve manevi zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi müştereken ve müteselsilen sorumlu olup, hukuki sorumlular arasında sorumlu yazı işleri müdürü bulunmamaktadır.5187 sayılı Basın Kanunu'nun 2/c maddesi gereğince süreli yayın niteliğindeki dava konusu haberin yayımlandığı gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü olan davalı ...'a 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 13. maddesi gereğince husumet yöneltilemeyeceği gözetilerek, bu davalı hakkındaki davanın husumet yönünden reddedilmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.2- Davalı ...'nin temyizi yönünden;Mahkemece, dava konusu yazılardan 15 Temmuz 2013 tarihli “... ve siyasette yol arkadaşlığı” köşe yazısının ikinci kısmında isim vermeden davacıya üstü kapalı olarak “dalkavuk” nitelemesi yapılmasının kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle bir miktar manevi tazminata karar verilmiş, diğer yazıların eleştiri sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle buna ilişkin talepler reddedilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Somut olayda; manevi tazminat kararı verilmesine esas köşe yazısı bir bütün olarak nazara alındığında, davacının bir kısım davranışlarının eleştirildiği ancak kişilik haklarına saldırı niteliğinde ifadelere yer verilmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davalıların bir miktar manevi tazminatla sorumlu tutulmaları doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (1) no'lu bentte gösterilen nedenlerle davalı ... yararına, (2) no'lu bentte gösterilen nedenlerle davalı ... yararına BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre davacının temyizlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.