Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5887 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9539 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğeri aleyhine 11/07/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalı şirkete ait ... Gazetesi’nin 19/03/2013 tarihli nüshasında yayınlanan “...” başlıklı haber ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat talep etmiştir.Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkeme, davacının haberde yazılı olduğu üzere 2013 Aralık ayında yönetici olmadığını, 2011 yılı Ekim ayında değil 2011 yılı Aralık ayında rektör olarak atandığını, haberin tarihler itibariyle gerçeğe aykırı olduğunu, kullanılan başlığın davacıyı toplum içinde rencide edici nitelikte bulunduğunu belirterek; istemin kısmen kabulüne karar vermiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu edilen haber yönünden dosya kapsamı değerlendirildiğinde; davacının ... isimli şirketin eski ortak ve müdürlerinden olduğu, Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğüne 07/12/2011 tarihinde atandığı, ... milletvekili ... tarafından, ... Başkanlığı'na 18/03/2013 tarihinde, dönemin ... Bakanı tarafından yanıtlanmak üzere bir soru önergesi sunulduğu, davacının bir şirketin ortağı ve şirket müdürü olması hususu önergeye konu edilerek, özgeçmişinin ... Başkanlığı'nda bulunup bulunmadığının sorulduğu, soru önergesine ... Bakanı tarafından haber tarihinden sonra 29/07/2013 tarihinde yanıt verildiği anlaşılmaktadır. Davalılar tarafından, belirtilen hususlar haber konusu yapılmış olup, haberde verilen tarihler ayrıntı niteliğindedir. Haber bütün halinde değerlendirildiğinde, görünür gerçeğe uygun olduğu ve davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı benimsenmelidir.Mahkemece bu husus gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davalıların sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 07/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.