Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 582 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 4268 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Akhisar 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/11/2012NUMARASI : 2012/114-2012/654Davacı-k.davalı S.. A.. vekili Avukat M.. A..K.. tarafından, davalı-k.davacı H.. T.. aleyhine 24/02/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın ise reddine dair verilen 27/11/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı-k.davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı-karşılık davacının, karşılık davaya ilişkin temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davalı-karşılık davacının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince; dava ve karşılık dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, karşılık davanın reddine; asıl davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı-karşılık davacı tarafından temyiz olunmuştur.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğugibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda, dava dışı şirket adına kayıtlı bulunan ve davalının zilyetliğinde olan aracın, davacı tarafından gece geç saatlerde yedek anahtar ile davalının konutu önünden alınarak götürüldüğü; bunun üzerine şikayette bulunulduğu ve araçta bir kısım şahsi eşyanın da olduğunun ileri sürüldüğü; soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.Dava konusu olayın açıklanan gelişim biçimi göz önünde tutulduğunda, davalının şikayet hakkını kullanması bakımından yeterli emarenin varlığı söz konusudur. Yukarıda belirtilen ilkeler ve saptanan olgular ışığında, davalı yönünden hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği kabul edilmelidir. Mahkemece, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek davanın reddi yerine; istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA; öteki temyiz itirazlarının ise (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.