Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5572 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3930 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 06/05/2010 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19/01/2015 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 05/05/2015 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile karşı taraftan davacı vekili Avukat ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.2- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;Dava, haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, açılan davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı şirket, dava dışı arsa sahibi ... ile noterde düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptıklarını,sözleşmeye konu 7666 ada 8 nolu parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına, davalı tarafından arsa sahibi aleyhine muris muvazaası sebebiyle 15/02/2007 tarihinde açtığı tapu iptali ve tescil davasında ihtiyati tedbir konulduğunu, 05/03/2007 tarihinde konulan tedbirin ancak 27/10/2009 tarihinde kaldırılabildiğini, ihtiyati tedbir ve ekonomik kriz nedenleriyle kendisine ait dairelerin değerinde azalmalar meydana geldiğini, zararına satış yapmamak için bankadan kredi kullanmak zorunda kaldığını, şirket ortaklarının paralarını bankada değerlendirebilecekken şirketin cari hesabına koyduklarını, dairelerinin yüksek fiyattan satılabilecekken tedbir nedeniyle satamadığını, zarara uğradığını beyanla, oluşan maddi zararının davalıdan tahsilini istemiştir.Davalı ise, davanın reddini savunmuştur.Mahkemenin, davanın husumet nedeniyle reddine dair verilen ilk karar Dairemizin 04/06/2013 gün ve 2013/4415 esas, 2013/10675 karar sayılı ilamı ile; haksız ihtiyati tedbir isteminde bulunan tarafın bu nedenle sorumlu olduğu, sorumluluğun kural olarak kusura dayanmadığı, yargısal içtihatlar yoluyla kabul edilen bu ilkenin 6100 sayılı HMK'nun 399. maddesinde de açıkça düzenlendiği, kararın gerekçesi ve varılan sonucun yasaya uygun bulunmadığı, uyuşmazlığın esasının çözümlenmesinin gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda; görüşüne başvurulan bilirkişi heyeti raporunda tedbirli dönemde davacı şirkete isabet eden ve onun tarafından 3. şahıslara satılan 27 adet bağımsız bölümün, yine davacı şirket kayıtlarına göre hesaplanan toplam satış bedeli 2.775.020,00 TL''nin - bağımsız bölümlerin tedbirli oluşu nedeniyle değerinde - takdiren %20'si 555.004,00 TL tutarında zararın meydana geldiği kabul edilerek ve taleple bağlı kalınarak istemin kabulüne karar verilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; davacı yüklenici şirket ile dava dışı arsa sahibi ... arasında noterde düzenleme şeklinde 06/12/2004 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve 22/06/2005 tarihli ek sözleşme yapılmıştır. Sözleşmede arsa sahibine ait 7666 ada 8 nolu parsele sözleşme tarihinden itibaren 52 ay içinde yapılacak 70 adet bağımsız bölümden 39 adedinin davacı yüklenici şirkete, 31 adedinin de arsa sahibine ait olacağının ve yükleniciye ait dairelerin tapu devrinin inşaatın seviyesine göre kademeli olarak devredileceği kararlaştırılmıştır. Kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu taşınmazla ilgili davalı tarafından dava dışı arsa sahibi aleyhine muris muvazaası sebebiyle 15/02/2007 tarihinde açtığı tapu iptali ve tescil davasında taşınmazın tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmuş, 21/09/2007 tarihinde kat irtifakı kurulması üzerine bağımsız bölümler üzerine aktarılmıştır. Arsa sahibi ...'un yargılama sırasında ölümü üzerine bağımsız bölümler 22/05/2008 tarihinde mirasçıları adına intikal ettirilmiştir. Muris muvazaası nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasında ... mirasçıları adına tescil edilen tüm bağımsız bölümlerdeki mirasçıların her birinin hisselerinin 11/70 oranında iptali ile davalı adına tesciline dair Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2007/64 esas, 2008/297 karar sayılı kararı Yargıtay Hukuk Dairesi'nin 14/04/2009 gün ve 2009/1281 esas, 2009/4522 karar sayılı kararı ile; dava konusu 8 parsel sayılı taşınmazdaki sözleşme gereğince arsa malikine düşen bağımsız bölümler hakkında davacının payı oranında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken bağımsız bölümler belirtilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma sonrası 14/05/2012 tarihinde tarafların anlaşması ve davalının davasını geri alması sonucu karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği ve kararın 11/06/2012 tarihinde kesinleştği, 05/03/2007 tarihinde konulan tedbirin 27/10/2009 tarihinde kaldırıldığı anlaşılmıştır.Bilindiği üzere; muvazaa kısaca irade ve beyan arasında bilerek oluşturulan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş oluşturmak için anlaşarak, bazan aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmakta veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler. Diğer yandan muvazaa nedeniyle açılan davada verilen hüküm yenilik doğurucu değil, açıklayıcı bir karar niteliğindedir. Bu nedenle geçmişe etkili hüküm ve sonuç doğurur. Kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu taşınmazda paydaş durumuna gelen davalı sözleşmenin varlığından tapu iptali ve tescil davasına davacı şirketin müdahale talebinde bulunması ile haberdar olmuş ve sözleşmedeki paylaşıma karşı çıkmamakla sözleşmenin tarafı haline geldiğinin kabulü gerekir. Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sırasında bilirkişi heyetinden alınan raporda, tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilmediği gibi zarar hesabı da yapılmamıştır. Bu nedenle alınan rapor yetersiz görülerek mahkemece re'sen zarar tayini yoluna gidilmiştir. Ne var ki, haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararın tespitine yönelik mahkemece benimsenen yöntem yerinde değildir.Mahkemece yapılacak iş; davacı yüklenici şirket haksız ihtiyati tedbir nedeniyle munzam zarar isteyemez ise de, kat karşılığı inşaat sözleşmesindeki paylaşım gereği kendisine düşen bağımsız bölümlerin düşük bedelle satılması nedeniyle zararını isteyebilecektir. Bu nedenle davacı yüklenici şirkete ait bağımsız bölümlerin tamamının 3. kişilere satış tarihleri ve satış bedellerine ilişkin resmi senet örneklerinin Tapu Sicil Müdürlüğünden istenmeli, uzman bilirkişilere davacıya ait bağımsız bölümlerin projesi, yapı kalitesi ve konumları değerlendirilerek emsal nitelikteki bağımsız bölümlerin satış bedellerinden düşük olup olmadıkları tespit ettirilmeli, önceki satılan bağımsız bölümlerin satış bedellerinin ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasından sonra satışı yapılan bağımsız bölümlerin satış bedellerinden daha düşük olması halinde bu miktar davacının zararı olarak kabul edilmelidir. Yapılacak inceleme sonucu davacının zararı tespit edilirse, davalının muris muvazaası nedeniyle ihtiyati tedbir istemiyle açtığı tapu iptali ve tescil davasının kabul edilmiş olması, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde inşaat süresinin sözleşme tarihinden itibaren 52 ay, yükleniciye ait bağımsız bölümlere ilişkin tapu devrinin gerçekleştirilecek inşaat seviyesine göre kademeli devrinin kararlaştırılmış oluşu ve davacının sözleşme yaptığı muvazaalı işlemi yapan akidi arsa sahibinin de müterafik kusuru olduğu gözetilerek BK.m.43 (TBK.m.51) gereğince uygun bir miktarda hakkaniyet indirimi yapılmalıdır. Açıklanan hususların gözetilmemiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve davalı yararına takdir olunan 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.