Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5552 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6909 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesi (Kapanan Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi)TARİHİ : 11/09/2012NUMARASI : 2010/599-2012/448 Davacı G.. B.. vekili Avukat M.V.T. tarafından, davalı D.. K.. aleyhine 31/12/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 11/09/2012 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 01/04/2014 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat M. V. T. geldi, karşı taraftan davalı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istem reddedilmiş; karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, resmi nikahlı eşinin davalı ile kendisini aldattığını, davalının kendisi ile evli olduğunu bildiği halde eşi ile ilişkiye girmesi eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı, davacının iddialarını kabul etmediğini, aksi düşünülse dahi, davacının eşine karşı boşanma davası açmadığı ve eşini affettiğini, açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davanın, davacının eşi ile davalı arasındaki ilişki bittikten sonra açıldığı, davacının eşine boşanma davası veya tazminat davası açmadığı, eşini affettiği halen de birlikte oldukları, davacının açılan davada da eşi ile birlikte hareket ettiği, eşinin uzun yıllar süren ilişkisi bittikten sonra haberdar olduğu iddiasının inandırıcı olmadığı, her ne kadar davalının davacının eşi ile ilişkisi hukuka aykırı ve davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte ise de, Medeni Kanun 2. maddesine göre iyiniyet kurallarına uygun bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.Dosya arasındaki bilgi, belge ve tanık beyanlarından, davalının davacının eşi ile, evli olduğunu bilerek ilişkiye girdiği, eşinin davacıya karşı sadakat yükümlülüğü bulunduğu, davalının da eşin eylemine bilerek iştirak ederek davacının zarar görmesine neden oldukları anlaşılmaktadır. BK'nın 50 ve 51. maddelerinde haksız eylemin ve bunun sonucunda doğan zararın birden fazla kişi tarafından meydana getirilmesi durumunda zarar görenin dilediği takdirde eyleme katılanların birisinden, birkaçından veyahut tamamından zincirleme olarak sorumlu tutulmalarını isteme hakkına sahip bulunduğu düzenleme altına alınmıştır. Aynı hüküm 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu'nun 61. maddesinde de tekrar edilmiştir. Şu durumda, davalı ile dava dışı eşin birlikte neden oldukları zarar nedeni ile davacının zarar verenlerin tümüne birlikte dava açma zorunluluğu bulunmadığından, eşine karşı boşanma veya tazminat davası açmamış olması nedeni ile davanın reddi isabetli olmamıştır. Mahkemenin davanın reddine gerekçe olarak gösterdiği sebepler takdir edilecek tazminat miktarına etki edebilir. Açıklanan bu hususlar gözetilmeden davanın reddine karar verilmiş bulunması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştirSONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz eden davacı yararına takdir olunan 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.