Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5508 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5577 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 11/06/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 07/12/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız fiilden kaynaklanan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalının başkanvekili olarak görev yaptığı dönemde kendisine haksız kınama cezası uyguladığını, şube müdürü olarak görev yaparken davalının girişimleri sonucu hemşire kadrosuna atandığını ve davalının şahsına hakaret ettiğini beyanla, uğradığı manevi zararların davalıdan tazminini talep etmiştir.Davalı, davacının yaptığı işteki hatalarını sürekli tekrarlaması sonucu kendisine yazılı uyarılar yapmak zorunda kaldığını ancak davacının düzelme göstermediğini, açılan davanın haksız olduğunu beyanla, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının davacıya verdiği kınama ve uyarma cezalarının yasal sınırlar içerisinde kullanıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy.K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.Dosya kapsamından, davaya konu olayların gerçekleştiği dönemde davacının çalıştığı birimde davalının AB Koordinasyon Dairesi başkan vekili olarak görev yaptığı ve eylemini bu görev sırasında gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı yasalar kapsamında idarece kendisine verilen bir hizmeti yürütürken sözkonusu eylem ve işlemleri gerçekleştirdiğinden, yukarıda açıklandığı üzere davanın taraf sıfatı yokluğundan reddedilmesi gerekirken uyuşmazlığın esasına girilerek hüküm tesis edilmesi doğru bulunmamış ve kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.