MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ...vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... San. ve Tic. Ltd. Şti. vdl. aleyhine 29/01/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne (davalılardan ... hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne) dair verilen 22/11/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile ...'tan gayrı davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalılardan ... hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ile ... dışındaki davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Davacı,... gazetesinde 15/11/2009 tarihinde kendisi hakkında yapılan yayın ile gerçekleştirmediği davranışların kendisine atfedilerek kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, haberde belirtilen gençlerin... Genel Kurulunu izleyebilmesine yardımcı olduğunu ancak gençlerin yapmış oldukları eylemle hiçbir ilgisinin bulunmadığını, haberde bu yönde yer alan ifadelerin gerçekleri yansıtmadığını belirterek manevi zararının giderilmesi isteminde bulunmuştur. Davalılar, dava konusu haberin gerçek ve güncel olduğunu, basının haber verme özgürlüğü içinde kaldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. Mahkemece, davalı ...'a husumet yöneltilemeyeceğinden onun hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden ise; davacının davetlisi olarak gelen kişilerin yaptığı protestoyu davacının yaptırdığının ileri sürüldüğü ancak haberde belirtilen sözleri davacının söylemiş olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesinde ve 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi içindir. Bunun için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bu nedenle basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. Yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluğu bu farklılıklar gözetilerek belirlenmelidir. Bu nedenle basının ayrı bir konumu bulunmaktadır. Basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan gerekse MK.nun 24 ve 25. maddelerinde ve özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir. Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı gibi, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda somutolaydaki olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir. Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli ve haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Anılan ilke ve kurallara uyulması durumunda ise, yayının Anayasa, Basın Yasası ve basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. Olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen herşeyi araştırmalı, incelemeli ve olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır. Davaya konu olayda; haberde bahsedilen eylemi gerçekleştiren kişilerin davacının yardımcı olması sayesinde ...ye girdikleri davacı tarafından kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca haberde yer alan diğer ifadelere de davacı tarafından karşı çıkılmamıştır. Davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu iddia ettiği husus ayrıntı niteliğindedir. Dava konusu haber bu açılardanda görünür gerçeğe uygun olup, basının haber verme özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Açıklanan nedenler karşısında, çatışan yararlar dengesinin davacı aleyhine bozulmadığı ve davalılar yönünden de hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği benimsenmelidir. Mahkemece, istemin tümden reddi yerine kısmen kabulü yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) no'lu bentte gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.