MAHKEMESİ : Salihli 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 26/02/2013NUMARASI : 2012/230-2013/169Davacılar İ.. D.. vd vekili Avukat M.. K.. tarafından, davalı S.. Ş.. aleyhine 10/04/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 26/02/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istem reddedilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacılar, davalının kendileri hakkında hırsızlık suçunu işlediği gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, ancak kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, bu sürecin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu beyanla, uğradıkları manevi zararın davalıdan tahsilini talep etmişlerdir.Davalı, şikayetinde haklı olduğunu, olay nedeniyle kriminal inceleme yapılarak kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini beyanla açılan davanın reddini savunmuştur.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda; davalı, savcılığa verdiği şikayet beyanında: “daha önceden 35 ...... plakalı arabasının çalınması nedeniyle şikayette bulunduğunu, internetten yaptığı araştırma sırasında da çalınan arabasına çok benzeyen bir arabanın 1999 model ve 45 ..... plaka ile satışa sunulduğunu, aracın içinde de çalınan araca çok benzer özellikler olduğunu, ilan sahiplerinin M.. D.. ve İ.. D.. olduğunu” belirterek şikayetçi olduğu, savcılık tarafından araç üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak aracın şasi ve motor nolarının orijinal olduğu davacının aracı olmadığı belirlendiğinden kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.Şu halde yukarıda açıklanan ilkeler ve tüm dosya kapsamına göre şikayet konusu aracın plaka ve model yılının farklı olduğu, sırf renk ve model benzerliğinin şikayeti haklı gösterecek düzeyde emare ve olgu olmadığının kabulu gerekir. Mahkemece davacılar lehine bir miktar manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın tümden reddedilmesi doğru bulunmamış ve kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 31/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.