Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5013 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5126 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... ... AŞ. vekili Avukat ... tarafından, davalı ... Gaz. ve Mat. AŞ. ve diğerleri aleyhine 06/11/2009 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/12/2011 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ve davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 19/03/2013 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile karşı taraftan davalılar vekili Avukat ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı ... davalılar tarafından temyiz olunmuştur. Davacı, davalı gazetenin 22.07.2009-24.07.2009 günlü sayılarında verilen ve sahibi bulunduğu gazete aleyhinde yapılan yayınların gerçeğe aykırı olup gazete tüzel kişiliğine yönelik kötüleme amaçlı, saldırı teşkil eder nitelikte olduğunu iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalılar, dava konusu haberlerin, davacı gazetede yer alan ve kendilerine yönelik gerçek dışı haberler nedeni ile cevap mahiyetinde yayınlandığını, eleştiri sınırları içinde kaldığını, saldırı teşkil etmediğini ileri sürerek usul ve esas yönden davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı gazetede, davacı ... aleyhinde verilen haber içeriğinde defalarca tekrar edilen yazı ve sözlerin yalan ve iftira niteliğinde olduğu yönünde nitelendirme yaparak ve kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilerek istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu uyuşmazlığa gelince; bir kısım davalıların sahibi oldukları halka açık basın kuruluşu hakkında Sermaye Piyasası Kuruluşu tarafından Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmuş, yapılan soruşturma sonunda eylemin, ihbarda bulunulan suçu oluşturmadığı görüşüne varılarak kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş, ancak SPK’na muhalefet suçunu teşkil ettiği kanaati ile yeni bir idari soruşturma yapılması istenmiştir. Neticesinde ise İstanbul C.Başsavcılığı Ekonomik Suçlar Bürosunun 2009/16386 nolu iddianamesi ile kamu davası açılmış olup, halen yargılama devam etmektedir.Davacının sahibi olduğu gazete, davalı ... hakkındaki söz konusu soruşturma süreçlerini içeren haberler yapmış, haber içeriklerinde eleştiri sınırları içinde davalılara yönelik ifadeler yer almıştır. Davalı ... de, davacı gazetede yer alan haberlerde getirilen eleştirileri cevaplamaya ve itibarını korumaya yönelik dava konusu yayınlar yapılmıştır. Şu durumda, tarafların her ikisinin de basın kuruluşu olması nedeni ile basının ve gazetecilerin ifade özgürlüğüne mümkün olan en geniş korumanın sağlanması gerekliliği karşısında davalı gazetede yer alan dava konusu edilen haberler nedeni ile hukuka uygunluk sınırlarının aşılmadığı, yayınların cevap ve eleştiri hakkı kapsamında kaldığı benimsenerek istemin tümden reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının tüm, davalıların öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalılar yararına takdir olunan 990.00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.