Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5008 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5515 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 22/10/2008 gününde verilen dilekçe ile taksirle yaralanma nedeni ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 09/12/2011 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 19/03/2013 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi, karşı taraftan davacı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.Dava, taksirle yaralanmaya neden olunması nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur.Davacı, davalının şantiye şefi olduğu inşaatın birinci katından düşerek yaralandığını ve sakat kaldığını iddia ederek uğradığı maddi ve manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, bilirkişi raporları uyarınca davacının yaralanmasında davalının asli oranda kusurlu olduğu benimsenerek maddi ve manevi tazminat ödetilmesine karar verilmiştir. Davalı, aleyhinde dava açıldığından, mahkeme kararının icrası için gönderilen ödeme emrinin tebliği ile haberdar olduğunu savunarak öncelikle temyiz isteminin süresinde kabul edilmesini, savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesi ile kararın bozulmasını istemiştir. Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, dava dilekçesinin davalıya ... adresinde Tebligat Kanunu 21. maddesine göre tebliğ edildiği, ıslah dilekçesi ve gerekçeli kararında aynı adreste tebliğ olunduğu anlaşılmaktadır. Davacı da adresinin tebligat yapılan adres olduğunu kabul etmiş, ancak tebliğlerin kendisine ulaşmadığını, kapısına tebliğ mazbatası yapıştırılmadığını, komşusuna haber verilmediğini ve imzasının alınmadığını, adreste bulunmama sebebinin araştırılmadığını, bu nedenlerle tebliğlerin usulsüz olduğunu ve savunma hakkının kısıtlandığını savunmaktadır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre, yapılacak tebligatın geçerlilik koşulları Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddelerinde gösterilmiş olup, buna göre tebliğin geçerli olabilmesi için tebliğ mazbatasında "…muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması” gerekmektedir. Dava dilekçesinin davalıya tebliğine ilişkin mazbatada, muhataba haber vermesi için komşusuna haber verildiği belirtilmiş olmasına rağmen, muhatabın adreste bulunmama sebebi araştırılmamış, haber bırakılan komşunun bu yöndeki beyanı mazbataya yazılmadığı gibi imzası da alınmamıştır. O halde söz konusu tebligat, yasanın 21 ve yönetmeliğin 30. maddesine uygun bir tebligat değildir. Islah dilekçesi ile gerekçeli kararın davacıya tebliği için çıkartılan tebligatlar üzerine tebliğ memuru tarafından, muhatabın mernis adresi olduğu şerhi yazılarak Tebligat Kanunu 21/2. Fıkraya tebliğ yapılmıştır. Muhatabın mernis adresine tebliğ için tebligatı çıkaran merciinin tebligat zarfına, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer vermiş olması gerekir. Şu durumda tebliğ memurunun tebliğ olunacak evrak üzerinde mernis adresi olduğuna yönelik bir şerh bulunmayan evrakı Tebligat Kanunu 21/2. fıkraya göre tebliğ etmesi doğru olmamıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu 27. maddesi uyarınca “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.” hükmünü düzenlemektedir. Şu durumda, davalıya usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi tebliğ edilip; kendisi hakkındaki yargılama ile ilgili bilgi verilmeden, açıklama ve ispat hakkı tanınmadan yargılama yapılarak hüküm kurulması doğru olmayıp kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalı yararına takdir olunan 990.00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.