MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiDavacı .. vekili Avukat .. tarafından, davalılar .. ve diğeri aleyhine 26/10/2011 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 22/10/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, mobing nedeniyle açılan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili, müvekkilinin .. ünvanlı olarak görev yaptığını, davalılar .. ile aynı bilim dalında öğretim üyesi .. tarafından müvekkiline dozu artmış olarak psikolojik yıpratma faaliyetleri yürütüldüğünü, müvekilinin .. kuruluşundan bu yana yürüttüğü postnatal rutin hasta analizleri görevinin elinden alındığını, bildirim yapılmaksızın böyle bir uygulamaya gidildiğini, eğitim talepleri geri çevrilmek suretiyle akademik gelişiminin önünün kapatıldığını, daha sonra kromozom analiz yetkisinin ortadan kaldırılarak, pozisyonunun laboratuvar teknisyeni ile aynı statüye düşürüldüğünü, haklı taleplerinin sürekli olarak reddedildiğini, davalıların haksız isnat ve uygulamaları neticesi soruşturmalara ve disiplin cezalarına maruz kaldığını, üzerinde baskı kurulmaya ve itibarının sarsılmaya çalışıldığını, davalıların taciz süreci sonunda müvekkilinin sağlığının bozulduğunu, davalıların haksız ve hukuka aykırı eylemlerinin kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğunu, davalıların sistemli şekilde mobing uyguladığını iddia ederek manevi tazminat talep etmiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, yaşanan olumsuzlukların mobbing olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.Davaya konu edilen olayda, .. olarak görev yapan .. ile aynı bilim dalında öğretim üyesi ve idareci olarak görev yapan .. , görevleri sırasında ve görevlerinden dolayı zarara sebebiyet verdikleri ileri sürülmektedir. Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13/1. maddesi gereğince; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre; adı geçenlere husumet tevcih edilmesi doğru değildir.Mahkemece açıklanan yasal düzenlemeler gözetilerek, davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile işin esasına girilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.