Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4541 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5879 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vdl. aleyhine 24/03/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalılar ..., ..., ... ve ... hakkında açılan davanın reddine, diğer davalılar ..., ..., ... ve .... hakkında açılan davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/12/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile davalılardan ..., ..., ... ve .... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının yerinde bulunmayan tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davalıların temyiz itirazlarına gelince; Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin olup yerel mahkemece davalılar ..., ..., ... ve ... hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davacı vekili ve davalılardan ..., ..., ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili, ... Gazetesinin 29/12/2010 günlü sayısının 1. ve 16. sayfalarında "Darbeci Barodan Balyoz'a tam destek başlıklı bir habere yer verildiğini, bu haberin gazetenin internet sitesi olan ... online/Gündem başlıklı bölümünde 29/12/2010 gününde de aynı şekilde yayınlandığını, haberin başlığındaki "Darbeci Baro" nitelendirmesinin başlı başına baroyu küçük düşürmeye yönelik bir sövgü olduğu, bu yazıda baronun saygınlığı, kurumsal kimliği ve tüzel kişiliğinin rencide edildiği, basın özgürlüğü hakkının kötüye kullanıldığı belirtilerek manevi tazminat istemli eldeki davayı açmıştır.Davalılar vekili, sövgü iddiasının yerinde olmadığını, darbeci nitelemesinde bulunanın davalılar olmadığını, haber tarihinden yaklaşık bir yıl önce ... Barosunun Ergenekon soruşturması kapsamında mahkeme kararı ile yapılan dinlemelerin ortaya çıkmasının ardından haberleşme özgürlüğüne yönelik ihlalleri protesto amacı ile ...'e yürüdüğünü ve kamuoyuna kendilerini "Genç Siviller" olarak tanıtan bir grubun da "Darbeci Baro ...'e Hoş Geldin" pankartı ile karşıladığını, yakın tarihte yaşanmış bu olayın Balyoz davası sebebi ile yapılan haberde hatırlatıcı bir bilgi olarak kamuoyuna sunulduğunu, atılan başlığın yazının içeriğine uygun olduğunu, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık bulunduğunu, yazıda kamu yararı bulunup objektif ve haber amaçlı hazırlandığını, davacının iradesi ile yarattığı ortamın eleştirilmesine katlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, "Darbeci Baro" nitelendirmesinin davacı baroyu küçük düşürmeye yönelik ve baronun tüzel kişiliğini ihlal eder nitelikte olduğu gerekçesi ile yazıyı yazanlar ile ... yönünden istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davaya konu haberin kamuoyunda Balyoz davası olarak bilinen davaya ilişkin bulunduğu, davanın ikinci duruşmasına davacı baronun yönetim kurulu başkan ve üyelerinin tam kadro ile katılması, duruşma salonunda sanık avukatlarının yanına oturmaları ve baro yönetiminin gözlemci olarak katıldıklarını ifade etmeleri ve duruşmada yaşananların haber konusu yapıldığı, davaya konu haber nedeniyle iftira ve hakaret suçundan yapılan şikayet üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, haberin görünür gerçekliğe uygun olduğu, gazetecilik tekniği gereği kamuoyunun dikkatini çekecek çarpıcı başlığın kullanıldığı, haberin içeriği ile ilgili mesajın başlıkla birlikte verilmesinin basının vazgeçilmez gereklerinden olduğu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, eleştiri içerikli olduğu, kullanılan başlık ile yazının özünün birbirine uyumlu olduğu bu hali ile haberde hukuka aykırılık unsurunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle istemin kısmen kabulü usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, davacının temyiz itirazlarının ise (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.