MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı .. ve diğerleri aleyhine 02/04/2012 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/10/2014 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekilleri, duruşmasız ve adli yardım talepli olarak incelenmesi de davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 29/03/2016 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine davalılardan ... vekili Avukat ... ile ... ve diğeri vekili Avukat .. geldiler, karşı taraftan davacı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.6100 sayılı .. madde 334 de “(1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler. (2) Kamuya yararlı dernek ve vakıflar, iddia ve savunmalarında haklı göründükleri ve mali açıdan zor duruma düşmeden gerekli giderleri kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda oldukları takdirde adli yardımdan yararlanabilirler. (3) Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri ayrıca karşılıklılık şartına bağlıdır.” hükmü getirilmiştir. Aynı kanun madde 336 da ise “(2) Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır. (3) Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya yapılır. (4) Adli yardım talebine ilişkin evrak, her türlü harç ve vergiden muaftır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.Dilekçeye ekli ve dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının yukarıda belirtilen kanun hükmünün öngördüğü şartları taşıdığı anlaşıldığından, adli yardım talebinin kabulüne karar verilerek işin esasının incelenmesine geçildi.Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Davacı vekili, müvekkilinin .. üniversitede okuduğunu, katılmış olduğu öğrenci eylemleri sırasında gözaltına alınıp daha sonra sınır dışı edildiğini ancak davalılardan ...' in .. 26/01/2012 tarihinde yaptığı " .. " başlıklı haberde müvekkili hakkında asılsız iddialarda bulunduğunu, aynı haberin 26/01/2012 tarihli .. gazetelerinde de yayınlandığını, haberde müvekkilininde aralarında bulunduğu 16 üniversite öğrencisinin terörist faaliyet yürüttüğü için sınır dışı edildiğine vurgu yapıldığını, sözü edilen yayınlar nedeniyle müvekkilinin onurunun zedelendiğini belirterek tazminat isteminde bulunmuştur.Davalılar, haberin hukuka uygun olduğunu, kamuoyu tarafından haberde kastedilen kişi veya kişilerin kimler olduğunun anlaşılabilmesinin imkan dahilinde bulunmadığını, haberde isim kullanılmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, doğru olmayan haberin davacının da içerisinde bulunduğu resimle birlikte ve isminin baş harfleri rumuzlanmak suretiyle yayınlamasının davacıyı teşhir ettiği, bu durumun davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir.Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında .. bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Davaya konu .. 26/01/2012 tarihli nüshasının 1. sayfasında “ .. ” başlığının altında “ .. ”, “ .. ” başlığı altında .. örgütlendiği, kamplarda öğrencilere eğitim verildiği, eğitimi bitirenlerin .. gönderildiğinin belirtildiği ve habere bir grup kişinin yer aldığı resimin eklendiği, haberin 15. sayfadaki devamında da aynı resim yayınlanarak “ .. ” başlığı altında .. bazı üniversitelerde yapılanma içinde olduğu, yapılanma ortaya çıkınca .. 16 öğrenciyi terörist faaliyet içerisinde oldukları gerekçesiyle sınır dışı ettiği, sınır dışı edildiği belirtilen öğrencilerin isim ve soy isimlerinin baş harflerinin rumuzlanarak yazıldığı, davaya konu diğer yayınların da benzer nitelikte olduğu görülmektedir.Davacı tarafından habere eklenen resimde kendisinin de olduğu ileri sürülmemiştir. Her ne kadar davacı .. şeklinde rumuzlanarak habere konu edildiğini iddia etmişse de davacının isminin baş harfleri nazara alındığında bu iddiasına itibar edilemez. Bu kapsamda dava konusu haberlerde davacının adı, soyadı ve fotoğrafının yer almadığı, normal düzeydeki bir okuyucu tarafından yayında kastedilen kişilerden birinin davacı olduğu sonucuna varılamayacağı anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla matufiyet unsurunun gerçekleştiği söylenemez. Şu durumda tazminat isteminin tümden reddine karar vermek gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle kısmen kabul edilmiş olması usul ve yasaya uygun görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının tüm, davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalılar yararına takdir olunan .. TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.