Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4006 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 852 - Esas Yıl 2015
Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 11/12/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın görev ve husumet yönünden reddine dair verilen 09/07/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın görev ve husumet yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, Mersin Muhakemat Müdürlüğünde hazine avukatı olarak görev yaptığını, davalının da aynı görevi yaptığını, 2008 yılından itibaren hazinenin taraf olduğu icra dosyalarının yarısına kendisinin, diğer yarısına da davalının baktığını, davalının Mersin Muhakemat Müdürlüğüne gelmesinden sonra bir takım huzursuzlukların baş göstermeye başladığını, muhakemat müdürünün hazine avukatları ile gerçekleştirdiği toplantıda, icra dosyaları için gönüllü avukat var mı? sorusu üzerine, davalının yüksek sesle icra dosyalarının Serhat'a verilmesini istemiyorum dediğini, davalıya toplantıyı sabote ediyorsun, edepsizlik yapma dediğinde; davalı tarafından yüzüne tokat atılarak toplantının terkedildiğini, hırsızlıkla suçlanıp soruşturma geçirdiğini, davalının psikolojik tacizi nedeniyle onuru ve şerefiyle oynandığını, aşağılandığını belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Mahkemece, davalının görev kapsamında yapmış olduğu eyleminden dolayı ancak İdare aleyhine idari yargıda dava açılabileceği, kamu görevlisinin kendisine husumet yöneltilemeyeceğinden bahisle davanın görev ve husumet yönünden reddine karar verilmiştir.Anayasa m. 129/5’te, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, ancak idare aleyhine açılabileceği benimsenmiştir. Ne var ki; bu kural mutlak olmayıp, idari yetkilerin kullanılma alanıyla, eş anlatımla, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlarla sınırlıdır. Özellikle, haksız eylemlerde; kamu görevlisinin, Anayasa’nın bu güvencesinden yararlanma olanağı bulunmamaktadır.Davacı dava dilekçesi ve temyiz dilekçesinde, açıkça tokat atma hadisesine dayanmıştır. Kamu görevlisinin bu tür eylemi kişisel kusurunu oluşturur ve hiç bir biçimde görevle ilişkilendirilemez. Bu iddiaya dayanan davaların, Anayasa m.129/5 kapsamında değerlendirilmesi de mümkün değildir. Yerel mahkemece kamu görevlisinin kişisel kusuruna dayalı eldeki davada davalıya husumet yöneltilebileceği ve idari yargıda gerçek kişiler aleyhine dava açılamıyacağı hususu da gözetilerek işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.