MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 27/12/2013 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davaının davalı ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle, dahili davalı ... yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 05/03/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız fiil nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı ... yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle, dahili davalı ... yönünden zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.1- Davacının, davalı ...'ye yönelik temyiz itirazları yönünden;Davacı, olay günü evinin olduğu semtte davalı şirket çalışanları tarafından arıza giderme çalışmalarının yapıldığı sırada, evindeki üçlü priz ile buna bağlı kablonun yanmaya başladığını, kablonun kanepeyi tutuşturması sonucu evinde yangın çıktığını ve eşyaları ile evin zarar gördüğünü belirterek maddi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalı ..., davada husumetin yanlış yöneltildiğini, bağlı ortaklıkları olan ...'ın özelleştirme kapsamına alındığını ve taraflar arasında imzalanan 24/07/2006 tarihli "İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi" hükümleri uyarınca sorumluluğun ...'a ait olduğunu savunmuştur.Mahkemece, davalı ... ile ... arasında imzalanan işletme hakkı devir sözleşmesinin üçüncü kişilerin hak iddialarına yönelik 7. maddesinde; dağıtım faaliyetinin şirket tarafından yürütüldüğü dönemde, iş ve işlemlerin sorumluluğunun şirkete ait olduğunun düzenlendiği, bu sebeple davalı ...'a dava konusu olay nedeniyle husumet yöneltilemeyeceği gerekçesi ile ... yönünden davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.Her ne kadar, ... ile davalı ... arasında sorumluluğa ilişkin düzenlemeler içeren bir sözleşme var ise de; davacı, bu sözleşme yönünden 3. kişi konumunda olup sözleşme hükümleri davacı yönünden bağlayıcı değildir. Sözleşme ancak iç ilişkide, sözleşmenin tarafları arasında uygulanabilir. Olay tarihi itibari ile işin asıl sahibi olarak, davalı ...'a husumet yöneltilebilir. Açıklanan nedenle işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.2- Davacının ...'ye yönelik temyiz itirazına gelince;Dava ...'a yöneltilmiş, davalı tarafından yapılan savunma doğrultusunda, işletme hakkı devir sözleşmesinin dosyaya kazandırılmasını müteakip, davacı vekilince, ...'ın davalı sıfatı ile davaya dahil edilmesi talep edilmiştir. Mahkemece talep doğrultusunda dava dilekçesi dahili davalı sıfatı ile ...'a tebliğ edilmiş, ...'ın zamanaşımı definde bulunması üzerine, ... yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Diğer bir söyleyişle; ... hakkında da hüküm kurulmuştur.Hukukumuzda dâhili dava şeklinde bir müessese bulunmamaktadır. Davanın başında taraf olarak gösterilmeyen kişilerin, taraf yanında sonradan davaya dâhil edilmesi, taraflar arasında zorunlu dava arkadaşlığı mevcut ise mümkündür. Davalı ... ile ... arasında zorunlu dava arkadaşlığı yoktur. Ne var ki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Tarafta iradi değişiklik" başlıklı 124. maddesinde "Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hakim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder." denilmektedir. Davalı ... ile davaya dahil edilen ... arasında 24/07/2006 tarihinde işletme devir hakkı sözleşmesinin imzalandığı tartışmasız olup, davacının davalı tarafı muhatap gösterirken davalı tarafın davranış ya da işlemleri ve hukuki ilişkinin karmaşıklığından kaynaklanan yanılgıya düştüğü açıktır. Şu durumda yanlış taraf gösterilmesi dürüstlük kuralına aykırı olmayıp, ortaya çıkan dava ilişkisi nedeniyle daha üstün yarar dikkate alınarak usul ve yargılama ekonomisi açısından, yargılamaya gerçek hasımla devam etmekte yarar vardır. Bozma kararının birinci bendi de göz önüne alındığında dahili davalı ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın açıklanan bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davalı ... yönünden, (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle ... yönünden BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.