Asliye Hukuk MahkemesiDavacılar ... ve diğeri tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 16/01/2012 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 06/02/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı ... vekili ve davalılar ... ve ... tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili ve davalılar ... ve ... tarafından temyiz olunmuştur.Davacılar, davalıların kendileri hakkında silahla tehdit suretiyle borç senedi düzenlettikleri gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, ancak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, bu sürecin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu beyanla, uğranılan manevi zararın davalılardan tazminini talep etmişlerdir.Davalılar, iddialarında haklı olduklarını beyanla açılan davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, talebin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda, davalılar ..., ... ve ... 08/09/2010 günü saat 00.30'da İlçe Emniyet Müdürlüğü Polis Merkezi Amirliğine başvurarak 07/09/2010 günü saat 16.00 sıralarında ikamet etmiş oldukları evde bulundukları esnada daha önceden tanımadıkları 06 plakalı BMV marka bir aracın geldiğini, araçtan üç şahsın inerek kapı zilini çaldığını, D.. Y..'ın 23.000,00 TL borcu olduğunu belirterek bu borca karşılık üç tane 5.000,00 TL lik ve bir tane de 8.000,00 TL'lik senet bulunduğunu, senetlerin 2010 yılı Ağustos ayı içerisinde ödemesi yapılmadığını söyleyerek kendilerine hitaben " bizim paramız kimse de kalmaz biz parayı almasını biliriz biz bu işi çözmeden gitmeyiz, çok kötü şeyler olacak" şeklinde sözler söyleyerek tehdit ettiklerini, ...'ın gelmemesi üzerine ...'ın kendilerini zorla vade tarihi 05/11/2010 olan 07/09/2010 düzenleme tarihli 23.000,00 TL bedelli senedi imzalamaya zorladığını, imzalamaya direnmeleri üzerine Sedat ile isimlerini bilmedikleri 2 kişinin " imzalamazsanız sizin canınızı yakar, sizi vururuz diyerek" tehdit etmeleri üzerine senedi imzalamak zorunda kaldıklarını beyan ederek şikayetçi olmuşlardır. Cumhuriyet Başsavcılığı 2010/704 sayılı soruşturma dosyasında; davacılar hakkında tehdit ve cebir kullanarak senet imzalattırdıklarına dair herhangi bir delil elde edilemediği, senetler altında ... imzasının da bulunduğu, şüphelilerin üzerlerine atılı suçları işlediklerine yönelik somut delil bulunmadığı gerekçesiyle davacılar hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Aynı soruşturma dosyasında davacılarda davalılar hakkında iftira suçunu işledikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuşlar, iftira suçunun unsurları oluşmadığından davalılar hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Olayın gelişimi, tanık beyanları, davalıların daha önce hiç tanımadıkları davacılar hakkında gece saat 00.30'da karakola giderek suç duyurusunda bulunmaları birlikte değerlendirildiğinde; şikayetlerinde kötü niyetli oldukları ya da iftira kastıyla hareket ettikleri sonucuna varılamaz. Tüm dosya kapsamına göre şikayeti haklı gösterecek düzeyde, emare ve olgular mevcut olup davanın tümden reddedilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamış ve kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.