MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 22/05/2013 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne ve miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istem kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, ... Milletvekili olup, davalının da ... Barosuna kayıtlı avukat olduğunu, birlikte çıktıkları ... TV'nin objektif isimli programından sonra davalı tarafından ... Gazetesinin 17/01/2013 günlü sayısında hakkında yaptığı açıklamaların kişilik haklarına saldırı içerdiğini iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.Davalı, davacı ile birlikte çıktıkları televizyon programından sonra davacının kendisi hakkında bir çok gazetede yazılan küçük düşürücü, rencide edici hakaretlerde bulunduğunu, bunun üzerine cevap mahiyetinde dava konusu açıklamayı ... Gazetesine yaptığını, davacının kişilik haklarına saldırı içermediğini davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davalının davacıya yönelik, “...O eniştesi ...'ın arkasında kendisine bir makam ve ikbal kapısı bulabilmek için rüzgar gülü gibi ...'den ...'ye oradan oraya savrulurken, ...'de onurlu, asil, dik duruşlu insanların üzerine eniştesi ile birlikte hayasızca, hiçbir ölçü ve değer tanımadan basıp zıplama peşinde koşarken, biz cübbeler sırtımızda 28 Şubat zihniyetine karşı meydanlarda haykırıyorduk ...Sen de yüz var zannettim. Bu kadar yüzsüz olduğunu bilemedim, kusura bakma ...Sözü yorumlamayı senin yüksek ferasetine bırakıyorum. (Feraset varsa tabii)...” şeklindeki beyanlarının davacının itibarını zedelediği, kamuoyu gözünde küçük düşürücü nitelikte olduğu kabul edilerek davacının manevi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir.Anayasamızın 25. maddesi uyarınca “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” Anayasamızın 90. maddesine göre usulüne uygun şekilde yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de kanun hükmünde sayılmaktadır. AİHS nin 10. maddesinde “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir....” hükmü bulunmaktadır.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 22 Nisan 2013 tarihli 48876/08 başvuru no'lu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan «bilgi» ya da «düşünceler» için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, «demokratik toplumun» onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,...” ifade etmektedir. Mahkeme aynı ifadeleri 69698/01 ve 16354/06 başvuru numaralı kararlarında da tekrar etmiştir.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre; siyasetçilere yönelik eleştirinin sınırı özel kişiler için olandan daha geniştir ve siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere de katlanması gerekir. Çünkü siyasetçi zorunlu ve bilinçli olarak eylem ve davranışlarını gazetecilerin ve vatandaşların kontrolüne açık bırakmakta, kamuoyuna mal olmuş kişiler haline gelmeyi bilerek tercih etmektedir.Somut olaya gelince; Davacı ... milletvekilidir. Davalı da ... il teşkilatından olup ... Barosuna kayıtlı avukattır. Birlikte ... TV'nin "A." adlı programına konuk olmuşlar ve genellikle Bolu ilinin sorunları ile ilgili görüşlerini dile getirmişlerdir. Ne var ki davacı, davalının program sırasındaki tutum ve davranışlarını, ifadelerini programın arkasından gazetelere verdiği açıklamalar ile eleştirmiş, davalı ile ilgili kendi kişisel değer yargıları olan ifadeler kullanmıştır. Davalı ise davacının beyanlarına cevap mahiyetinde olmak üzere ... Gazetesine dava konusu edilen açıklamayı yapmıştır.Dava konusu açıklamalarda, davalı ile davacının TV programındaki karşılıklı konuşmalarına ve bundan sonra davacının davalı hakkındaki açıklamalarına gönderme yapılarak tek tek cevaplar verildiği görülmektedir.Şu durumda, davacının davalı hakkında yaptığı açıklamalara cevap mahiyetinde davalı tarafından dava konusu edilen ifadelerin kullanıldığı, Mahkemece, hakaret olarak kabul edilen ifadelerin davalının kişisel değer yargısı niteliğindeki görüşleri ve davacının kendisi ile ilgili değerlendirmelerine karşılık cevapları olup, ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamı sınırları içinde kaldığı, davacının siyasi kimliği nedeniyle normal koşullardan daha ağır eleştiriye açık olması gerektiğinin kabulü gerekir. Mahkemece, demokratik bir toplum için düşünceyi açıklama özgürlüğünün sınırlanmasını gerektirir bir durum bulunmadığı, davacının kişilik değerlerinin ihlal edilmediği sonucuna varılarak, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.