Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 367 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1058 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avuka..... tarafından, davalı .... aleyhine 20/02/2008 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 15/02/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız şikayet nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, maliki ve işletmecisi olduğu otelde kaçak elektrik kullanıldığı iddiası ile davalı kurum görevlileri tarafından tutanak düzenlenerek suç duyurusunda bulunulduğunu, hakkında açılan dava sonucunda beraat ettiğini belirterek, manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı, kamu görevlisi olan kurum görevlilerinin her türlü suç teşkil eden durumu ilgili makamlara bildirmeye mecbur olduklarını, kablolarda çeşitli ekler yapıldığını tespit etmeleri nedeniyle durumu tutanak altına alarak suç duyurusunda bulunduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davacı aleyhine tutulan kaçak tutanağının varsayımlara dayalı olarak tutulduğu, davalı kurumun çalışanlarının haksız hareketinden sorumlu olduğu ve ceza mahkemesince de beraat kararı verilmesi nedeniyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olaya gelince; davalı kurum görevlilerince yapılan kontrolde, elektrik kablolarının betonla kaplı olması nedeniyle ertesi gün görevliler nezaretinde betonun kırdırılmasına karar verilmesine rağmen, kurum görevlileri gelmeden kabloların üzerindeki beton kırdırılmıştır. Tutanak mümzilerinin gözlemlerine göre de kablonun düz bir hat halinde iken ekli hale geldiği gözlemlendiğinden şüphe üzerine tutanak düzenlendiği ve şikayet için yeterli emare bulunduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda, davalı kurum elemanlarının şikayet haklarını hukuka uygun sınırlar içinde kullandıklarının kabulü gerekir. Mahkemece, şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalının yasal şikayet hakkını kullandığı sonucuna varılarak, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet hakkını hukuka uygun kullanmadığı gerekçesiyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/01/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.