Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 3393 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7512 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Aydın 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/02/2014NUMARASI : 2012/936-2014/125Davacı Ş.. M.. vekili Avukat Erkan tarafından, davalılar A.. S.. ve diğeri aleyhine 22/10/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/02/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, T. Gazetesi'nin 22/11/2011 tarihli sayısında yayımlanan davalılardan A.. S.. imzalı ve "Müdüre İhraç" başlıklı haberle gerçeğe aykırı bilgilere yer verildiğini, davacı hakkında dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Van ilini ziyareti sırasında meydana gelen olaylar nedeniyle idari soruşturma başlatıldığını ve davacıya bu soruşturma neticesinde uyarma cezası verildiğini, haberde belirtilenin aksine meslekten ihracının söz konusu olmadığını, haberdeki gerçeğe aykırı ifadeler nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünü belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalılar, haberin görünür gerçeğe uygun olduğunu, davacı hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kamu davası açıldığını ve benzer nitelikteki haberlerin bir çok basın yayın organında yer aldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, dava konusu haberin içeriğinin gereği gibi araştırılmadığı ve haber nedeniyle davacının kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle istem kısmen kabul edilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Somut olaya gelince; bir dönem Van Emniyet Müdürü olarak görev yapan davacının dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olan Deniz Baykal'ın Van ilini ziyareti sırasında meydana gelen bazı olaylar nedeniyle adli ve idari soruşturma geçirdiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı hakkındaki idari soruşturma çerçevesinde düzenlenen ve İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu' na sunulan disiplin raporunda davacının eyleminin meslekten çıkarma cezasını gerektirdiği ancak geçmiş hizmetleri olumlu ve sicilleri iyi olduğundan bir alt cezanın uygulanması hususunun Disiplin Kurulunun takdirine bağlı olduğu belirtilmiştir. Yüksek Disiplin Kurulu tarafından davacıya uyarma cezası verilmiştir.Bu açıklamalar ışığında ve özellikle davacı hakkındaki disiplin raporu ile birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu haberin görünür gerçeğe uygun olduğu anlaşılmaktadır. Basının haberi ilgi çekici kılmak için kullandığı ifadelerin de davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu kabul edilemez. Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle kısmen kabulü doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.