Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2985 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6697 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 09/10/2012NUMARASI : 2011/448-2012/327Davacı Ş.. A.. vekili Avukat N. A..tarafından, davalı K.. K.. vd aleyhine 19/09/2011 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 09/10/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı Kenan Kıran vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı Kenan Kıran vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, İstanbul 11.Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yaptığını, davalıların görevli oldukları Yeni Akit Gazetesinin 23/08/2011 tarihli sayısında "...Şık'ın tutukluluğunda Vakite cezada isyan gerekir. Bu ülkede 28 Şubatı yaşadık. Bugün A. Ş.. için manifesto niteliğinde muhalefet şehri yazan Ş.. A..lar'la yaşadık biz 28 Şubatı. Bir küçük örnek verelim, Ş.. A.. başkan, A. Ş.. isimli gazeteci için basın özgürlüğü vurgulayan karar gerekçeleri yazarken söz konusu Vakit Gazetesi olunca nasıl yasakçı kararlara imza atmış siz de görün. Görün bakalım Hakim A..'ın isyanı basın hürriyetinin kısıtlanması mı yoksa ergenekon üyeliği kapsamında faaliyet yapılmasının önlenmesi mi" şeklinde yazılar yazarak 28 Şubatı gerçekleştiren kişilerle aynı zihniyette olduğunun vurgulandığını, bu sözlerin kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğunu iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesini istemiştir.Davalılar, davaya konu yayında davacının imzası bulunan iki ayrı kararın karşılaştırıldığını, haberin eleştiri niteliğinde olduğunu ve basın özgürlüğü kapsamında kaldığını beyanla davanın reddini savunmuşlardır.Yerel mahkemece, yayının içerik olarak davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 10. maddesi bakımından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yerleşik içtihatlarıyla oluşturulan ilkelerden biri de ifade özgürlüğüne ilişkindir. Buna göre; ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birini ve toplumun ilerlemesi ve herbir bireyin gelişimi için temel koşullardan birini oluşturur. İfade özgürlüğü sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan “haber“ ve “düşünceler“ için değil, aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Sözleşmenin 10. maddesinde belirtildiği üzere bu özgürlüğün istisnaları vardır; ancak bu istisnalar dar yorumlanmalı ve bir kısıtlama ihtiyacının bulunduğu inandırıcı bir şekilde ortaya konmalıdır. (Prof.Dr.Osman Doğru-Dr.Atilla Nalbant; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar, Cilt:2, s.365, Nilsen ve Johnsen [BD] 43).İfade özgürlüğü ayrıca herkesin, demokratik bir toplumun özünde yer alan görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahip olması anlamına gelmektedir.İfade özgürlüğü açısından basın ve yargı kararları eleştirilerinde esas olan eleştirilerin yargının tarafsızlığı yönünden şüphe doğurmaması, şüphe doğuran yayınlar yapılmaması, yargının otoritesini zayıflatacak sözel ve yazılı ifadelerde bulunulmamasıdır. Ayrıca bu sınırları içinde yapılan eleştirilerin de sınırı aşmayan sözcüklerle gerçekleştirilmesi gerekir. Somut olayda basın ve bir yargıcın iki ayrı şerhi hakkında eleştiri durumu karşı karşıyadır. Yargı otoritesini zayıflatmaya yönelik olmamak kaydıyla bir yargıcın iki ayrı şerhi yorum konusu yapılabilir. Somut olayda bu yapılmıştır. Ancak iki şerh kıyaslanırken saldırı teşkil eden sözcüklerin de kullanılmaması gerekir. Somut olayda saldırı teşkil eden sözcükler de bulunmamaktadır. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, açıklamaların tümü itibari ile eleştiri sınırları içinde kaldığı, davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırı bulunmadığı gözetilerek istemin tümden reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/02/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.