Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2904 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6753 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Sincan 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 07/01/2011NUMARASI : 2010/87-2011/5Davacı O.. K.. vekili Avukat B. D..tarafından, davalılar M.. Ü.. vdl. aleyhine 20/01/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 07/01/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat davasıdır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, Zaman Gazetesinde, davalı M.. Ü.. tarafından 22/05/2009 tarihli yazı ile kişilik haklarının ihlal edilmesi nedeniyle manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; davaya konu edilen yazıda “... Hangi hakimi kastettiğimi tahmin etmek zor değil; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için 'Dokunulmazlığı yok, yargılanabilir' diyen Sincan 1. Ağır Ceza Reisi O.. K.....”, “...bir gün Ergenekon örgütünün tutuklu sanıklarından K.K..” isimli kişi ile karşılaştığı, bu şahsın “Sarıldım, öptüm adamı. Türkiye'de böyle hakimler kaldı mı acaba dedim. Oturduk sohbet ettik, aslan gibi bir çocuk.” dediğini belirterek “bir hakimin bu özelliklere sahip birisi tarafından öpülmesi” nin şık olmadığı açıklanmıştır. “Sincan Hakimi K.. hakkındaki bi iddiada 4 yılda temyiz edilen 185 kararından 161'i kanuna aykırı bulunarak bozulmuş. Doğruluğunu kuşkuyla karşıladığım bi iddia bu. Bir hakimin 185 kararından sadece 24'ü hukuka uygun diğerleri aykırı olabilir mi? Bir hakim kararını neye göre verir? Kanunlara bakarak...Yüksek oran yasaların yerine kendisini koyduğunu gösterir ki hukuk sistemi bu kadar keyfiliğe izin vermez, müdahale eder.” ifadeleriyle davacının kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu türdavaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Dava konusu yazılar bir bütün olarak incelendiğinde; yazılanların eleştiri kapsamında kaldığı, onama bozma sayıları ile ilgili yazıların ise ayrıntı niteliğinde olduğu, davacının davranışlarının eleştirildiği, yazıların davacıya yönelik ağır eleştiriler içerse de davacıyı aşağılama ve küçültme kastıyla yazılmadığı, eleştiri sınırlarının aşılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırı söz konusu değildir. Mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmaları doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/02/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.