Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2883 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 2100 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vdl. vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vd. aleyhine 22/01/2009 gününde verilen dilekçe ile muvazaa nedeni ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 28/10/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, muvazaa hukuksal nedenine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, alacak sabit olmadığından ve icra takibi bulunmadığından istem reddedilmiş; karar, davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Davacılar, davalı ... hakkında murislerini kasten öldürmek ve davacı ...’ı yaralamak suçlarından kamu davası açıldığını, yargılamanın devam ettiğini, davalı aleyhinde maddi ve manevi tazminat davası açtıklarını, bu davanın açılmasından sonra davalı ...’in maliki bulunduğu taşınmazını diğer davalı akrabasına tapuda satış göstererek kendilerinden mal kaçırmak amacı ile devir ettiğini iddia ederek muvazaa nedeni ile tasarrufun iptaline karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar, davanın usul ve esas yönden reddi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece, tasarrufun iptali davası açılabilmesi için alacağın kesinleşmesi ve icra takibine konu edilmesi gerektiği, icra takibinin varlığının davanın ön koşulu olduğu, bu aşamada eldeki davanın açılamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dava, 818 sayılı Borçlar Kanunu 18. maddesine dayalı olarak açılan, muvazaa iddiasına dayanan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Kural olarak üçüncü kişiler, muvazaa nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde, tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü danışıklı olan bir hukuki işlem ile üçüncü kişinin zararlandırılması ona karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak, üçüncü kişinin muvazaalı muamele (danışıklı işlem) ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlemin yapılması gerekir.Somut olayda davacılar, davalı ... aleyhinde açtıkları tazminat davasının sonuçsuz bırakılması amacıyla taşınmazın danışıklı olarak ve dava açılmasından kısa bir süre sonra devredildiği iddiası ile eldeki davayı açmışlardır. Şu durumda davacıların eldeki davayı açmakta hukuki yararları bulunup tarafların gösterdikleri tüm kanıtlar toplanarak işin esasına girilmesi, davacılar tarafından davalı aleyhinde açılan tazminat davasının incelenmesi ve neticesinde tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, alacağın kesinleşip icra takibine konu edilmesi ön koşulu bulunmadığı gerekçesi ile istemin reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 21/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.