MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vdl. vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vdl. aleyhine 18/04/2007 gününde verilen dilekçe ile muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 20/10/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ile davalı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı ...'in tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davacıların temyiz itirazına gelince; Dava, muvazaalı satış nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacılar, desteklerinin davalı ... tarafından 11/01/2007 tarihinde öldürülmesinden ve tutuklanmasından sonra, davalının tüm taşınmazlarını 18/01/2007 tarihinde vekaletname ile satış yetkisi verdiği vekili aracılığı ile .... Köyü 536 nolu ve yine aynı köy 251 nolu parseli 23/01/2007 tarihinde önce davalı ...'a, ...'in de kısa bir süre sonra bu taşınmazlardan 149 nolu parseli 26/03/2007 tarihinde davalı ...'e, 536 nolu parseli 02/04/2007 tarihinde davalı ...'e sattığını, satışların amacının davalı ... aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davasından hak edecekleri alacak tutarını ödemekten kurtulmaya yönelik olup satış işlemlerinin muvazaalı olduğunu belirterek taşınmazların tapu kayıtlarının muvazaa nedeni ile iptalini ve davalı ... adına tapuya tescilini istemişlerdir.Davalılar, satışların gerçek olduğunu, muvazaa bulunmadığını, bedel ödeyerek satın alındığını, satış bedeli ile taşınmazların gerçek değeri arasında fark bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Yerel mahkemece, tarafların delilleri toplanmış, tanıklar dinlenilmiş, taşınmazların satış tarihi itibarı ile gerçek değeri belirlenmiş, taşınmazların tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında önemli bir fark bulunmadığı tespit edilmiş, tanık beyanlarına göre davalı ...'a satışı yapılan 251 parsel nolu taşınmazı halen davalı ...'in ailesi tarafından kullanıldığının belirlenmesi üzerine bu parsel yönünden muvazaa iddiası kabul edilerek davalı ... adına olan tapusunun iptali ile davalı ... adına tesciline, diğer parseller yönünden tapudaki satış bedeli ile tespit edilen gerçek bedelleri arasında fark tespit edilememesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Borçlar Kanunu'nun 18. maddesinde anlamını bulan muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uygun olmayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir. Demek ki, tarafların görünüşte yaptıkları işlemle, iradelerinin birleştiği işlem birbirinden farklılık taşıdığı durumlarda muvazaanın söz konusu olduğu kabul edilmelidir. Muvazaada görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin gerçeği yansıtmamasındandır.Kural olarak üçüncü kişi muvazaa nedeniyle zarara uğratıldığı takdirde, tek taraflı ve çok taraflı hukuki muamelenin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü, muvazaalı bir işlem ile üçüncü kişinin zarar görmesi ona karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak, üçüncü kişilerin muvazaalı işlem ile zarar gördüklerinin benimsenebilmesi için, onun işlemi yapandan alacağının bulunması ve bu alacağın ödenmesini önlemek için muvazaalı işlemin yapılmış olması gerekir.Davacıların bu davadaki amacı, tazminat davası sonucu hak kazanacakları alacaklarını tahsil edebilmek için hukuki muamelenin kendileri yönünden geçersizliğini sağlamaktır. Davacıların bu hakkı, ayni değil şahsi sonuç doğurur. Davada muvazaanın ispatı halinde tapunun iptaline değil (olayda kıyasen uygulanması gereken İİK'nun 283/1. maddesi uyarınca) iptal ve tescil olmaksızın da, taşınmazların haciz ve satışına karar verilebilecektir. Bu davanın amacı da budur. Somut olayda davacıların desteği davalı ... tarafından 11/01/2007 tarihinde öldürülmüştür. Olay nedeni ile tutuklanan davalı ... tüm taşınmazların satışı için olay tarihinden 7 gün sonra yetki verdiği vekili aracılığı ile dava konusu 149, 536 ve 251 parsel nolu taşınmazlarını 23/01/2007 tarihinde aynı köyden davalı ...'a, onun tarafından da çok kısa bir süre sonra bu taşınmazlardan 149 nolu parseli 26/04/2007 tarihinde davalı ...'e, 536 nolu parseli 02/04/2007 tarihinde davalı ...'e aynı bedellerle sattığı tartışmasızdır. Davacılar satış işleminin muvazaalı olduğu iddiası ile bu davayı açmışlardır. Dava dosyasındaki belge ve bilgilerden, davalı ... ve ailesinin taşınmazları ekip biçerek kazanç sağlarken davalı ...'in cezaevine girdikten hemen sonra her üç taşınmazını birden satmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, satın alan davalıların aynı köyden ve yakın köyden oluşları, satın alınan taşınmazların satın alındıktan çok kısa bir süre içinde aynı bedelle el değiştirmeleri, satın alınan taşınmazlardan bir bölümünün satan kişinin ailesi tarafından işlenmeye devam edilmesi, davalı ...'ün taşınmazı davalı ...'ten alacağına mahsuben aldığına ilişkin savunmasına karşın tapuda ...'tan aldığının anlaşılması, bu şekildeki savunma doğru olsa bile borç karşılığı taşınmaz devrinin mutat ödeme vasıtası olarak değerlendirilemiyeceği, davalı ...'ın 251 nolu taşınmaz yönünden aleyhine karar verildiği halde kararı temyiz etmediği, tanık beyanları ile davalı ...'ın davalı ...'in damadının kardeşi olduğu hususları ile davacılar tarafından ... hakkında maddi ve manevi tazminat davası açıldığı, .....Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/142 Esas, 2011/517 Karar, sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminata hükmedildiği sabittir.Dosyadaki mevcut delil durumuna göre, davalılar arasında satış işleminin gerçek olmadığı, satış işleminin davacıların tazminat davası nedeniyle kazanacakları tazminatın tahsilini karşılıksız bırakmak amacı güdüldüğü anlaşılmakla, dava konusu her üç parselin satış işlemi muvazaalıdır. Yerel mahkemece anılan yönler gözetilmeksizin 149 ve 536 nolu parseller yönünden davanın reddine, 251 parsel nolu taşınmaz yönünden de davacıların alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere davacılara taşınmazda haciz ve satış yetkisi tanınması yerine yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacılar yararına BOZULMASINA; davalı ...'in tüm temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine ve temyiz eden davacıların peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.