Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 2717 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 4014 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vdl. vekili Avukat ... tarafından, davalı .... A.Ş. aleyhine 04/03/2010 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 18/01/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davacıların manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarına gelince;Dava, haksız haciz nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin reddine dair verilen karar, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacılar; davalının bedeli ödenmiş 31/10/2005 tarih ve 4.000,00 TL bedelli bonoyu icra takibine koyduğunu, bankadaki mevduatlarına, taşınmazlarına ve davacı ...'a ait araca haciz konulduğunu, aracın ayrıca muhafaza altına alındığını, açtıkları menfi tespit davası üzerine davalının takipten feragat ettiğini, bunun üzerine mahkemece karar verilmesine yer olmadığına ve lehlerine tazminata hükmedildiğini belirterek, haksız haciz nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesini istemiştir.Davalı; bedeli ödenmiş senedi icraya koymalarından dolayı yapılan haciz şeklen haksız olsa da, ellerinde bedeli henüz ödenmemiş başka bir senedin daha olduğunu, muhafaza altına alınan aracın eski model olup ticari işlerde kullanılmadığını, menfi tespit davasında hükmedilen 1.600,00 TL tazminatın zararı karşılamaya fazlası ile yeteceğini belirterek, haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Yerel mahkemece; maddi tazminat taleplerinin yasal koşullar oluşmadığından, manevi tazminat taleplerinin ise davalının bilerek veya ağır kusurlu olarak haciz uyguladığına dair delil bulunmadığı ve BK'nun 49. maddesindeki koşullar da gerçekleşmediğinden reddine karar verilmiştir.Dosya kapsamından; davalı aleyhine açılan menfi tespit davasında, davalı tarafın takip konusu senedin maddi hata sonucu icraya konulduğunu belirterek takipten feragat ettiklerini beyan etmesi üzerine, mahkemece dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, ancak davalının dava açılmasına neden olduğu, takibin haksız ve kötüniyetli yapıldığı belirtilerek, asıl alacak üzerinden % 40 oranına tekabül eden 1.600,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği, kararın temyiz edilmeden kesinleştiği anlaşılmaktadır.Davalının savunmasında belirttiği üzere, sonraki tarihli bedeli henüz ödenmemiş senede dayalı başka bir alacağı mevcut ise de, takibe konu senedin davacı tarafından daha önce ödendiği, buna rağmen bedeli ödenmiş senedin icraya konulması üzerine davacıların bankadaki mevduatlarına, taşınmazlarına ve davacı ...'a ait araca haciz konulduğu, aracın 2 yıl 7 ay süre ile muhafaza altına alındığı, davacıların yakını olan dava dışı şahsın işyerinde haciz yapıldığı, davacıların senedin ödenmiş olduğunu belirtmelerine rağmen davalı tarafın ısrarla haciz işlemine devam ettikleri, ayrıca davacı tarafından menfi tespit davasının 04/05/2007 tarihinde açılmış olmasına karşın davalı tarafın takipten feragat ettiklerine dair dilekçeyi 12/11/2009 tarihinde dosyaya sundukları, tüm bu dosya safahatı birlikte değerlendirildiğinde yapılan ve tutanağa bağlanan icra işlemlerinin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, ayrıca menfi tespit dosyasında davalının haksız ve kötüniyetli olduğu kabul edilerek davacı taraf lehine icra inkar tazminatına hükmedildiği ve hükmün temyiz edilmeden kesinleştiği, bu şekilde haczin haksız ve kötüniyetli olduğu kesinleşmiş olmasına göre, BK'nun 49. maddesi uyarınca davacıların kişilik hakları ihlal edildiğinden lehlerine uygun bir miktar manevi tazminata karar verilmesi gerekirken davalı tarafın ağır kusurlu olmadığı kabul edilerek manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacıların diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 18/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.