Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2712 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 4057 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 01/04/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 30/01/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur. Davacı vekili, davacının annesi olan ....'ın, davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalının mahkemeye sunduğu imzaya itiraz dilekçesinde, imzayı inkar ettiğini, aynı tarihte Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunarak davacıyı “sahtecilik ve dolandırıcılık” suçlarını işlemekle itham ettiğini, ancak sonradan imzanın davalıya ait olduğunun anlaşıldığını belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı vekili, kendisinin daha önce pimapen işi yapan kişiye verdiği senedin, davacının babası ile ortaklıktan ayrılınca davacı tarafından icraya konulduğunu, böyle bir senet verdiğini unuttuğunu, imzasının taklit edildiğini düşünerek suç duyurusunda bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.Yerel mahkemece, takip konusu senetteki imzanın davalıya ait olduğunun anlaşılması, davacı hakkında takipsizlik, davalı hakkında iftira suçundan mahkumiyet kararı verilmesi, bu hali ile davalının şikayet hakkını, amacına uygun olarak ve hukuka uygunluk sınırları içerisinde kullanmadığı kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun karar vereceği Medeni Yasa'nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Dava konusu olayda; olay tarihi, taraflar arasındaki ilişkiler, takip konusu alacak miktarı, şikayet dilekçesinin içeriği ile yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı fazladır. Daha alt düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA; davalının diğer temyiz itirazlarının ise (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 18/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.