MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat..... tarafından, davalı ... aleyhine 26/08/2009 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/12/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davacının diğer temyiz itirazına gelince; dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.Mahkemece, “dava dışı alacaklı tarafından, idare mahkemesinde dava açılmadan önce, zararın ödenmesi için davacı idareye başvurduğu, ancak idare tarafından talep edilen bedel ödenmeyerek aleyhine dava açılmasına sebebiyet verdiği, faizin işlemeye devam etmesi, idari yargının sonuçlandığı süre sonucunda başlatılan icra takibi ve giderlerinden davalıyı sorumlu tutmanın hukukun genel prensipleri ile bağdaşmadığı” gerekçesi ile idare mahkemesinin hükmettiği bedele göre davalının sorumluluğu belirlenmiştir.Davacı idare, müteselsil sorumlu sıfatıyla üçüncü kişiye ödediği paranın halefiyet esasınca rücuen tahsilini istediğine ve davalı önceki davada davalı olarak yer almadığına göre iadenin kapsamı, kural olarak davacının mahkûm olup ödediği para, bu paranın kendisi hakkındaki davada verilen hükmün kesinleşmesine kadar işleyecek faizi, önceki davada hükmedilen avukatlık ücreti ve yargılama giderleri toplamından davalının payına düşen kısmıdır. Kendi kusurlu davranışı ile işin icraya düşmesine yol açan davacı, bu ihmali nedeniyle yapılmış olan icra giderlerini ve hükmün kesinleşmesinden sonra geçen sürede işleyecek faizi isteyemez.Ancak üçüncü kişi, davacı aleyhine aldığı tazminat kararının kesinleşmesini beklemeden tahsili için onu icraya koymuştur. Karar kesinleşmeden önce alacaklının icra yoluna başvurması yasanın ona sağladığı bir hak olduğuna göre davacının bunu önlemediğinden söz etmek olanaksızdır. Öte yandan aleyhine verilen karardan ötürü davacının temyiz yoluna başvurması da bir hakkın kullanılması niteliğinde bulunduğundan bu başvurmanın sonucunu bekleyerek hükmün kesinleşmesi üzerine alacaklıya ödeme yapabileceğini düşünmesi de olağandır. O halde hükmün kesinleşmesine kadar davacının borcunu ödememesi şeklinde beliren davranışında kusurlu bulunduğu kabul edilemez. Bu bakımdan davacı, hükmün kesinleşmesine kadar yapılan icra giderleri ve avukatlık ücreti ile sonraki süreye ilişkin faizi de davalıdan isteyebilir. Mahkemece bu giderlere ve faize hükmedilmemiş olması doğru görülmemiş kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.3- Davalının diğer temyiz itirazına gelince; mahkemece haklı ve yerinde gerekçeler ile idarenin bölüşük kusuru değerlendirilerek, BK’nın 43-44. maddeleri uyarınca tazminat miktarından ½ oranında hakkaniyet indirimi yapılmış ise de; somut olayın özelliği gözetildiğinde yapılan indirim azdır. Davalı yararına daha üst düzeyde indirim uygulanmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ :Temyiz edilen kararın yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacı yararına, (3) nolu bentte açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA, tarafların diğer temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenle reddine ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.