Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2532 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6682 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Sincan 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 10/12/2010NUMARASI : 2010/89-2010/649Davacı O.. K.. vekili Avukat B. D.. tarafından, davalılar M.. K.. vdl. aleyhine 20/01/2010 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/12/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılar vekili tarafından temyiz olunmuştur.Dava konusu haberin, 20/05/2009 tarihli ....Gazetesinde ''Siyasal Yargı'' başlığıyla yayınlandığı ve haberde; ''...Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi skandal bir karara imza attı. Cumhurbaşkanı'nın vatana ihanet dışında hiçbir şekilde yargılanamayacağı Anayasa'da çok açık bir dille yer almasına rağmen bunu ihlal eden bir karar verdi. Daha önce çok da garip kararlara imza atan mahkeme, bir yargı mensubu gibi değil de siyasi bir parti gibi davranmaya devam ediyor....Aslında Gül'ün Kürt meselesinde aldığı inisiyatif bir kısım çevreleri hayli rahatsız ediyor. Bu çevreler, tıpkı 1993 yılında olduğu gibi kanın durdurulmaması için provokatif karşı eylemler yapmaya başladı bile....Sincan'daki mahkemenin başkanı, Anayasa'da olan yargılanmazlık ilkesine rağmen Cumhurbaşkanı'na 'şüpheli' diyebilmiş bunu tam altı kez kullanarak Anayasa'yı çiğnemiştir...Bu nedenle bir hayli dikkat edilmesi gereken bir mahkeme olduğu tartışma götürmez...BBC'nin yorumu Cumhurbaşkanı'nı yargılamaya kalkışma skandalını çok iyi analiz ediyor. BBC'ye göre laik kurumlar sık sık AKP'ye karşı koymak için mahkemeleri kullanıyor. Yani bu bir hukuk değil siyasi varyasyon. Hukukun siyasete alet edilmesi sözü tam da bu konuyu anlatıyor.....bunlar aynı tezgahın figürleri mi yoksa!..'' ifadelerine yer verilmiştir.Davacı, görev ve yetkisi dahilinde anılan kararı ihdas ettiğini, şahsının ve kararının eleştiriye açık olmadığını, davaya konu yazı ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat ödetilmesini istemiştir.Davalılar ise, davaya konu “siyasal yargı” başlıklı haberde Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi kararının davacının ismi dahi zikredilmeksizin eleştirildiğini, davacının kişilik haklarına saldırı mahiyetinde tek bir kelime dahi kullanılmadığını, haberin görünürdeki gerçeğe uygun ve gerçek olduğunu, haberde kamu yararı ve toplumsal ilginin bulunduğunu, konuyla yazı arasında düşünsel bağ kuralına riayet edildiğini ve basın özgürlüğüne üstünlük tanınması gerektiğini belirterek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Anayasa'nın 28. maddesinde düzenlenen basın özgürlüğü ve bu özgürlüğün getirdiği ayrıcalıklar sınırsız olmayıp basın özgürlüğünün özel hukuk alanındaki sınırı Medeni Yasa'nın 24 ve Borçlar Yasası'nın 49. maddelerinde anlamını bulan kişilik haklarının korunmasına ilişkin düzenlemelerdir. Borçlar Yasası'nın 49. maddesi gereğince basının sorumlu tutulabilmesi için; yayın ya da eleştirinin kişilik haklarını zedelemesi, bu zedelemenin manevi bir zarar doğurması, kişilik haklarına saldırı ile gerçekleşen zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunması, kişilik haklarına saldırının hukuka aykırı olması ve hukuka aykırılığı ortadan kaldıran hukuka uygunluk nedenlerinin bulunması gerekir.Hukuka uygunluk nedenleri veya hukuka aykırılığı ortadan kaldıran nedenler ise; gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve toplumsal ilgi gibi öze ilişkin koşulları ve konu ile anlatım arasında düşünsel bağlılık, anlatım ve sergilenişteki ölçülülük niteliğindeki biçime ilişkin koşullardır. Yayımlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel bir haberin ya da eleştirinin özle biçim arasında denge kurularak yayımlanması durumunda hukuka aykırılık ortadan kalkar ve artık basın sorumlu tutulamaz.Dava konusu yayın, güncel bir konuya ilişkin olup; davacının konumu itibariyle de kamu yararı ve toplumsal ilgi de söz konusudur. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen takipsizlik kararına yapılan itiraz üzerine davacının verdiği takipsizlik kararının kaldırılmasına dair kararının kamuoyunda duyulmasının ardından karar, yazılı ve görsel basında geniş yer almış, konu ile ilgili çok sayıda haber, makale, eleştiri vs. yayınlar yapılmıştır.Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davaya konu köşe yazısının, yayımlandığı gündeki ülkenin gündemine ilişkin bulunduğu, yazı bir bütün olarak incelendiğinde kişilik haklarına saldırının bulunmadığı ve eleştiri içerikli olduğu, kullanılan dil ile yazının özünün birbirine uyumlu olduğu, hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddi gerekirken kısmen kabulü yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/02/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.