Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 229 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19207 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 9. (Kapanan Kadıköy 2.) Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 12/06/2012NUMARASI : 2010/274-2012/328Davacı C.. Ö.. vekili Avukat .. tarafından, davalılar T.. G.. Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına B.. A.. vd. aleyhine 10/06/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 12/06/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı T. G. Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına B. A. vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istem kısmen kabul edilmiş; hüküm, davalı T.G.Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına B. A. vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, 27 Aralık 2009 tarihli Taraf Gazetesinin manşetinden verilen haberde "... Polis ve jandarma, N. Ö.'in Maltepe 'de öldürülmesinin ardından kardeşi C.. Ö..'in ağabeyinin öldürülmesinin azmettiricisi olduğu ileri sürülen C.N.'in öldürülmesi için plan yaptığını belirledi. Ö..in bu plan doğrultusunda C..N.. ve N.. P.'ın öldürülmesi karşılığında 16 milyona PKK'lı E.. E. ve N..Ö. ile anlaştığını tespit etti..." ifadelerine yer verilerek davacıya iftira atıldığını ve kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia ederek uğradığı zararın davalılardan tazminini talep etmiştir.Davalı, haberin basının halkı bilinçlendirme görevi kapsamında görünür gerçekliğe uygun olarak yayınlandığını beyanla, açılan davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, haberin veriliş biçimi ile davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı gerekçesiyle açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Davaya konu olayda; Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2010/20165 sayılı soruşturma dosyasında davacının ifadesine başvurulmuş ve davaya konu yayında öldürüldüğü belirtilen C.. N.. ve N.. P..'ın ölü olarak bulunduğu yer anlatılarak bu iki şahsı tanıyıp tanımadığı, bu şahıslar ile Ö... ailesi arasında husumet veya borç alacak ilişkisi olup olmadığının sorulduğu, yine ifade metninde yer alan müşteki Y. N..in 25/12/2009 tarihli ifadesinde geçtiği belirtilen "... ağabeyi C. N..in ölmeden önce kendisine hitaben ...ben bu şahıslara hiç güvenmiyorum, bana bir şey olursa E.. E.. C.. Ö.., N. Ö. suçludur, ben öldürülürsem bu şahıslar tarafından öldürülmüşümdür dediğini .... ve kendisinin bu şahıslardan şikayetçi olduğuna dair beyanlarının" davacıya açıklanarak kendisinden sorulduğu anlaşılmaktadır. Soruşturma dosyasında, Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesinde diğer şüpheliler hakkında kasten adam öldürmeden davacı hakkında ise suçu bildirmeme suçundan dolayı kamu davası açılmış ayrıca davacı hakkında kan gütme saikiyle kasten öldürmeden kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Bu durumda; haber veriliş anı itibariyle görünür gerçeğe uygun olduğundan o anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından yukarıda belirtilen ilkeler de dikkate alınarak basın sorumlu tutulmamalıdır. Davacının kişilik haklarına saldırı bulunmadığından istemin tümden reddedilmesi gerekirken, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun bulunmamış kararın bozulması gerekmiştirSONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı T.. Gazetecilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına B.. A.. yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.